Sizlere bahsetmek istediğim bir çok şey var. İçimizde devam eden savaş...
Artık 4. Güne girmiştik ve umudumuz yavaş yavaş tükeniyordu. ATM, bankamatikler kapalı ve biz nakit para bulamıyorduk. İçler acısı durumdaydık. İçecek suyumuz yoktu, alacak paramızda. Türk banka kartlarımız da para miktarı yetecek durumdaydı ama bizler çekim yapamıyorduk. Hangi anne baba evladının bu durumda kalmasını ister ki değil mi ?
Dördüncü günün sabah ilk ışıkları ile üç arkadaş sokağa çıkmıştık. Ne kadar korkuyor olsakta artık açlık savaşına son vermemiz gerekiyordu. Market de sıraya girdik belki bir umut diyerek. O kadar zordu ki, market arabası ihtiyaçlarımızla dolu ama kasadan eli boş çıkıp gitmek...
Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çevreden borç almayı denedik ama insanların yanına gitmemiz ölümle dans etmemiz demekti. Korku dolu anlarımız bomba sesleri eşliğinde devam ediyordu ve bizler artık son hikayeyi yazmaya başlamıştık hayallerimizde.
Gece saatleri oldu yedi kişi bir küçük tencere de ki azıcık makarnayı aynı tabaklardan yiyerek karnımızı doyurmaya çalıştık. Kimimiz fedakarlık yaptı tokum sen ye dedi kimimiz de tencere kalan son kısımları sıyırmak istedi. Türkiyede yayınlanan haberlerde bizlere acıyan üzülen aileler vardı, acımıza ortak oluyorlar yapabilecek bir şey var mı diyorlardı. Oysa yapılacak tek şey gözümüzü karartıp tahliye olmayı denemekti.
Tüm gece kaçış planları yaptık, her kapı bir çıkmaza açıldı. Denediğimiz yollar bitiyor,umutlarımız tükeniyor...
İletişimimiz kopmaya başlamıştı. İnternetlerimiz çekmiyor, hatlar artık düşmüyordu. İyice korkmaya başlamıştık, her defasında aynı cümleyi kullanıyorum çünkü korkularımızı ifade edemediğimiz her gün için korktuk diyebiliyoruz sadece. Elimizden gelen tek şey birbirimizi avutmaktı. Bombalar patlarken gülmeye çalışıyorduk. Tek umudumuz "belki" döneriz, ailemize kavuşabiliriz...
Hayallerimiz güzeldi ama imkânlarımız el verişli değildi.