Oldukça kıyıda köşede kalan, ancak târihin tozlu sayfaları içerisinde yer bulmaktan da geri kalmayan sayısız hâdiseler içinde bâzıları vardır ki; insanları şaşkınlık ile kahkaha döngüsüne hapsedip dilden dile aktarılmaya başlarlar.
Mezkûr vâkâları sık sık bu köşeye taşıma vazîfesine devam ederken, her defâsında ilginç olduğu kadar, çok nâdiren duyulmuş olma vasfını da hâiz olanları seçmeye gayret ediyorum. Bu hafta gün yüzüne çıkarmayı uygun gördüğüm olay ise ‘Napolyon Bonaparte’ın utanç içinde örtbas etmek için tüm gücü ile mücâdele ettiği bir hâtırasına dâir…
Napolyon Bonaparte’ın ‘Tavşan Hezîmeti’
Târihler, 1807 yılının Temmuz ayını gösterirken; ‘Waterloo Kasabası’nda bulunan Napolyon’un keyfi, oldukça yerindedir. Çünkü Napolyon, Rusya ile Fransa arasındaki ‘Friedland Savaşı’nı kazanmış ve tam istediği koşullarda olan ‘Tilsit Barış Antlaşması’nı Rusya’ya imzalatmayı başarmıştır. Kazandığı bu büyük zaferi kutlamak isteyen Napolyon, herkesin eğleneceği büyük bir av partisi düzenlemek niyetindedir…
Napolyon, ‘Başkonsolos Alexandre Berthier’i bu niyetle görevlendirir. Napolyon’un gözüne girmek isteyen Berthier de açık öğle yemeği düzenlemeye karar verir. Birçok soylu ve üst düzey komutanın da dâvet edildiği av partisindeki onur konukları ise ‘tavşanlardır’! Berthier, kimi kaynaklara göre yüzlerce, kimi kaynaklara göre ise sayıları 3.000’i aşan tavşanı, kafesler içinde ‘İmparatorluk Sarayı’nın bahçesine getirmiştir. Napolyon, göğsünü gere gere gezmeye başladığında (kunduzlar ve silah taşıyıcıları eşliğinde), tavşanlar kafeslerinden serbest bırakılır ve avlanmaya başlarlar.
Tavşanlar, olması gerekenden çok daha agresiflerdir. Garip şeyler oluyor, tavşanlar saldırganlaşıyordur! Napolyon, başlangıçta tavşanların bu hâline gülse de saldırı devam ettikçe endişeleri artmıştır. Tavşanlar, imparatorun bacaklarına yuvarlanarak, ceketine tırmanmaya başlarlar... Napolyon, erkekleri sopayla yakalayıp onları kovalamayı denerken, binicilik ekipmanıyla da boğmaya çalışıyordur. İşte Napolyon’un bu trajikomik savaşı, böylece başlamıştır.
Sayıca oldukça fazla olan tavşanların gazâbına uğrayan Napolyon, çâreyi kaçmakta bulur. Yanındakiler, tavşanları zapt edemediği için Napolyon’u oradan uzaklaştırmak, en mantıklı seçenektir... Târihçi ‘David Chandler’, olayı; ‘tavşan ordusu, iki kanala bölünmüş; partinin yanlarına dolanıyor ve imparatorluk koçuna gidiyordu’ şeklinde anlatmaktadır.
Tavşanların saldırısı, ancak saatler sonra durdurulabilmiştir! Partideki tüm dâvetlilerin kaçışması, tavşanları önce korkutmuş ve ancak saatler sonrasında uysallaşabilmelerine neden olmuştur. Napolyon ise çoktan topuklarını vura vura oradan kaçmış, partiyi en önde terk etmiştir. Avrupa’ya hâkim olan adam, tavşanlarla savaşmak için uygun bir lîder değildir(!)
Esen kalın…