Narin, nefes darlığı, kolay yorulma, çarpıntı ve ayak bileği seviyesinde şişlik oluşmasının, kalp kapak hastalıklarının ana belirtileri olduğunu söyledi.“Bu belirtilerden herhangi birinin varlığı, bir kardiyolog muayenesinin gerekliliğine işaret eder” diyen Dr. Narin sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastalığın tanısında, en kolay ve hızlı uygulanan yöntem, kalbin ultrasonu, yani ekokardiyografidir. Tedavide, öncelikle ilaç tedavisiyle hastalığın ilerlemesini durdurucu ve kalbe olan etkisini azaltıcı tedavi amaçlanıyor. İlaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda, kapağa yönelik girişim sözkonusudur. Kapağa ya da kapaklara girişim durumunda, gelişen teknolojik olanaklar, cerrahinin gerekliliğini azaltmaktadır. Özellikle dar kapaklara yönelik, kasık damarından girilerek yapılan balonla genişletme, yine kasık damarından girilerek yapay damar yerleştirme girişimleri her geçen gün artıyor. Bu tip ameliyat dışı yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda ise, cerrahi tedavi yöntemleri düşünülüyor”
ÖNCELİK, MEVCUT KAPAĞI KORUMAK
Kapak hastalıklarının cerrahi tedavisinde öncelikli hedefin, hastanın mevcut kapağını koruyucu yöntemleri uygulamaktan geçtiğini önemle vurgulayan Özel Egepol Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Narin konu hakkında şu bilgileri verdi: “Eğer onarım mümkün olmazsa, o zaman kapak değiştirme ameliyatı gerekli olacaktır. Kapak değiştirme ameliyatı sırasında, genellikle kullanılan kapaklar hayvansal kaynaklı ya da mekanik kapaklardır. Hayvan kaynaklı kapakların ortalama 12 - 15 yıl ömürlerinin bulunması, bu tip kapakların genelde 60 - 65 yaş üstü hastalarda tercih edilmesine neden oluyor. Ömür boyu dayanıklılığı öngörülen mekanik kapaklarda ise bu tip ilaçların kullanımı zorunludur ve bu ilaçlara bağlı kanamayla ilişkili komplikasyonlar hala önemli bir sorundur. Ameliyat gerektiren kapak hastalıklarında uygulanan küçük kesi yöntemleri de, her geçen gün artarak uygulanmakta ve ameliyat sonrası hasta konforunda önemli bir üstünlük sağlamaktadır”