Merhabalar, Sevgili Medya Ege okurları. Bu hafta sizlerle son zamanlarda oldukça yaygın olan bir konu hakkında konuşmak istiyorum. “Avrupa’ya Giden Türkler”
Son yıllarda gerek pandemi, gerekse ülkenin yaşadığı ekonomik zorluklar ortamında eline fırsat geçen gençler Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gidiyorlar. Bu hem beyin göçü hem de nitelikli iş gücü göçü… Yani demek istediğim sadece doktoru, mühendisi, bilimin farklı dalları ile uğraşanları değil gidenler. Genç, bir zanaatı olan ya da her işi yapabilecek vücutsal uygunluğu olanlar da gidiyor. Zaten nüfus olarak yaşlı ama iş gücü olarak genç nüfusa ihtiyaç duyan gelişmiş ülkelere yoğun bir talep var.
Çevremizdeki dil kursları hiç olmadığı kadar talep görüyor. Online dil kursları ise zaten 2020 de evlerde kaldığımız o günlerden beri tıkır tıkır çalışıyor. Evet dil öğrenmek, hatta genel olarak öğrenmek, her yaşta gerekli ve olmalı. Ama yoğun nöbet temposuna İngilizce kursunu sığdırmaya çalışan hemşire, uyuyacağı vakitten kısıtlama yapıyorsa bu onun için bir ihtiyaç olmalı.
Ayrıca bulunduğunuz şehrin, merkezi kısımlarına gittiğinizde eskiden karşılaşmadığınız onlarca yurtdışı aracılık hizmeti sunan firmayla karşılaşıyorsunuz. Sürekli yükselen döviz kuru ve bu firmaların kendi kazanç paylarını da eklersek karşılaştıkları maliyet ilk başta hayli yüksek olabiliyor. Buna rağmen “hayatını değiştirmek” umuduyla bir yolu olan hemen harekete geçiyor.
Bu kapsamda benim de sosyal medya hesabımın mesaj kutusu dolup taşıyor. Aile üyelerimin bir kısmı, bu süreçte Hollanda’ya yerleşti. Onların gidişinin ardından haklı olarak tanıyanlar, son zamanlarda sadece sosyal medya da tesadüf eseri gönderilerimi görenler, “Nasıl gittiler?, Hangi yolları izlemeliyiz?, Eğitim için gidebilir miyiz?, İş bulabilir miyiz?” gibi sorular soruyorlar. Elimden geldiğince herkese açıklama yapmaya çalışsam da gözümden kaçırdıklarım olabiliyor. O yüzden buradan genel bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
Öncelikle biz Bulgaristan vatandaşı olduğumuzdan gitmek için herhangi bir işlem yapmıyoruz. Gittiğimiz ülkeye giriş kısmı sorun olmasa da, bu elimizi kolumuzu sallayarak çalışabileceğimiz anlamına da gelmiyor tabii ki. Önce kalacağımız yeri buluyoruz, sonra çalışmak istediğimizi resmi olarak bildirip izin alıyoruz. Ama ilk kez gidecekler, iş başvurularını önden yapıp, kabullerini alırlarsa diğer aşamalarla işyeriniz sizin için ilgilenebiliyor.
İlk kez vize ile gideceklere de uzmanı olmamakla birlikte sadece önerilerde bulunabilirim.
*Yeni mezun gençler için gönüllü çalışabilecekleri kuruluşlara başvurmalarını öneriyorum. Yurt dışında barınma, yemek, az miktarda da kazanç gibi getirileri olan ve sizin orada bir iş tecrübesine, ülkeyi öğrenmenize katkı sağlayabilecek imkanlar sunan bu kuruluşların şartlarına bir göz gezdirebilirler. Bu durumda onların vize işlemleri onlar tarafından yapılır. Ayrıca oraya gittiğinizde yeni insanlarla tanışıp kendinize yeni olanaklar yaratabilirsiniz.
* Türkiye’den iş gücü talep eden firmaları inceleyip onlara başvuru yapabilirsiniz.
* Geçtiğimiz yıl, mesela Danimarka çok sayıda hemşire ve mühendis alımı yaptı. Hangi ülke hangi mesleğe öncelik veriyor inceleyebilirsiniz.
* Ankara Anlaşması vizesi ile gidebilirler. Peki bu nedir? “Yapacağı iş için gerekli olan sermayeye sahip tüm T. C. vatandaşları için uygundur. Başvuran kişi, yaptığı veya eğitimini aldığı meslek üzerine çalışabilir veya iş yeri açabilir.” Ankara Anlaşması vizesi almış kişiler eş ve çocukları içinde vize başvurusunda bulunup, kendi vize süresi kadar, onlara da vize alabilirler.
* Eğitim yolu ile gidebilirler. Gitmek istedikleri ülkede kendilerine uygun bir eğitim kurumuna başvuru yapıp, kabul aldıktan sonra vizeyle gidebilirler. Eğitim dönemleri boyunca hem öğrenim görüp hem de iş başvurularını gerçekleştirebilirler.
Bunlar sadece benim bilgilerim dahilinde önerilerim. Sizin böyle bir amacınız varsa işin uzmanı kuruluşlardan daha ayrıntılı bilgi alabilirisiniz.
Görüşmek dileğiyle.