Kader arkadaşım Tuncay ile yine aynı koğuştaydık. O gece sabaha kadar uyuyamadık. Taksim uyumuyordu çünkü, biz uyusak olur muydu! Yüreğimizle oradaydık, onların yanında. 1 Haziran tarihinde, Tuncay ile birlikte 80 demir gözlü hücrenin penceresinden havalandırma duvarı üzerindeki dikenli tellere doğru haykırdık: “Her yer Taksim her yer direniş!” diye, duvar ve gökyüzüne karşı.
“Taksim’in Ana Fikri: ‘Özgürlük’ idi. Yazımın ana fikri ise Taksim buluşmasının on bir yıldır hüküm süren korku imparatorluğunun yıkıldığı görüşünü yansıtıyordu. Sivil diktaya karşı sivil direniş yükseliyordu. Taksim’de toplananların ortak görüşü özgürlüktü. Ve bu özgürlüğü bir nebze olsun yaşamadan oradan ayrılmaya niyetleri yoktu. Biz de ‘özgürlük mahkûmu’ olarak arka plandan onların en büyük destekçileriydik ve olmaya devam edecektik. Yeter ki kayıplar yaşanılmasın, diyorduk.”
MOZAİK isimli kitap, “Taksim Dayanışması” diğer adıyla “Gezi Direnişi” olarak anılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihine en demokrat direniş olarak adını yazdıran Gezi Parkı Protestoları’nı da hatırlamanıza vesile olacak. Gezi Direnişi’nin dördüncü yıldönümünde, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın dört yıl önce Ergenekon tutuklusuyken yaşadıklarını da paylaşma imkanı bulacaksınız. Bölüm bölüm Türkiye gerçeğini anlatan MOZAİK’in “Trajik” başlıklı bölümünü okurken, Gezi’yi ve Gezi’de kaybettiğimiz gençleri de anacağız. Ve üzerinden kaç yıl geçse de şu gerçeği hatırlatacak bize:
“Her Yer Taksim, Her Yer Direniş!”