Konu çevre olunca, konu dünya olunca, konu insanlar başta olmak üzere bütün dünyada yaşayan canlılar olunca biraz daha duyarlı oluyor insan.
En azından ben oluyorum, olmak zorundayım!
Kasım ayına girdik, neredeyse ortasındayız, bir saatlik sel olarak yağan yağış dışında yağmur almadık.
Kasım ayına girdik, kışlıklar hala oldukları yerde duruyor, soğuk namına zerre üşüme derdine girmedik.
Havalar güzel diye keyif yapıyoruz.
Havalar güzel diye gülüyor, neşeleniyoruz.
Ağlanacak halimize!
Barajlarda su kalmadı, su!
Aralık var, Ocak var, Şubat var, Mart var, Nisan, Mayıs var diyenleriniz duyar gibiyim de, Kasım’da havanın bu kadar sıcak olmasından, yağışların olmamasından dolayı susuzluğu düşünmemek elde değil.
Mevsimlerin değiştiğini, birbirine kaydığını, ilkbahar ve sonbahar diye ayların kalmadığını artık hepimiz neredeyse kabul ettik.
Coğrafya dersinde olsa da!
Olmuşa çare yok ama olacaklara çare olmak elimizde.
Çevreye karşı biraz daha duyarlı olmak, daha kötü bir çevrede, daha kötü bir dünyada çocuklarımızın yaşamasına engel olmak demektir.
Dünyanın gelişimi ve beraberinde gelen değişimi maalesef bütün canlılar için artık çok risk taşıyor.
Kapitalist sisteme entegre olmuş ekonominin kazanma hırsı içinde kaybettiklerimizin maalesef daha fazla.
Gelip geçici olduğumuzu düşündüğümüz dünyada, gelip geçenin biz olduğumuzu, gelecek olanları düşünmeden hareket eden psikolojiyi bir an önce atmamız gerekiyor.
Daha yaşanabilir bir dünya demiyorum, yaşanabilir bir dünya için en ilkel yaşam şekli gerekiyorsa onu yaşamak zorumdayız.
En akıllı çözümler üretilmesi gerekiyorsa üretmek zorundayız.
Cumhurbaşkanımızın değerli eşleri hanımefendi Emine Erdoğan’ın ‘Sıfır Atık’ dediği ve bütün dünyanın ülkelerinin ve insanlığın birleştiği konunun temelinde de işte bu var.
Daha değil, yaşanabilir bir dünya!
Bizim için değil çocuklarımız için bunu yapmak zorundayız!
Vesselam!