Uzman Klinik Psikolog Pelin Su Uzun, “Bağlılıkla bağımlılık arasında çok ince bir çizgi bulunur ve çoğu anne çocuğuna ne yazık ki bağımlı bir durumda yaşar. Çocuk doğum öncesi dönemden başlayarak annesiyle sürekli bir etkileşim içinde olduğu için anne ile çocuk arasında, annenin hamileliğiyle birlikte başlayan çok özel bir ilişki bulunur. Bebek, annesine dokuz ay boyunca onu hayatta tutacak göbek bağı ile bağlıdır. Fiziksel olarak doğumla birlikte kesilen bu bağ, ruhsal olarak devam eder, yani hayali göbek bağıyla dolaşan bir dürü yetişkin görmek mümkündür” dedi.
Bağlanma olarak adlandırılan durumun kısaca anne ile çocuğu arasında kurulan ilişki olduğunu ifade eden Psikolog Uzun, “Doğumdan sonraki ilk üç ayda bebek; anne ve kendisini bir bütün olarak algılar, kendisini onun bir uzantısı, annenin bedenini kendi bedeninin bir parçası gibi görür. Ancak üçüncü aydan sonra çocuk, dış dünyanın farkına varır ve anneyi de farklı birisi olarak algılar. Dördüncü aydan sonra bebek, anneye bağlanmaya başlar. Bu bağlanma aslında anne ve bebeğin ayrışmasının da birinci aşamasıdır. Bebek, annesi yanından uzaklaşınca ağlar. Bu aylardan itibaren annenin, çocuğun ihtiyacı olmadığı zamanlarda da onun sürekli olarak yanında olması, ondan başka hiçbir şey ile ilgilenmemesi, onu sürekli gözetimi altında tutması, yalnız oynayabilecekken bile onu yalnız bırakmaması, ona sürekli müdahale etmesi, anne çocuk arasında bağlılıktan ziyade bir bağımlılığın oluşmasına olanak verir” diye konuştu.
“Anne, çocuğunun evden ayrılmasıyla birlikte büyük bir boşluğa düşer ve zihin uğraşları oğlunun evliliğine kayması söz konusu olabilir”
‘Benim varlığım çocuğum için daha güvenli’ diye düşünen annelerin, aslında çocuk için hiçbir ayrılık süresine izin vermeyerek bilinç dışında çocuklarını ayrılıklara hassas kılmakta olduklarını kaydeden Uzun, “Anne, her durumda çocuk için karar verip onun adına adımlar atarak çocuğun kendi başına karar verebilme yetisinin gelişmesine engel olur ve bu çocuklar annesiz yaşamakta zorlanır. İlerleyen dönemlerde arkadaş ve partneriyle olan ilişkilerinde de sorunlar yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Özellikle evlilik gibi ciddi durumlarda çocuğuyla bağımlılık ilişkisi kurmuş, kendilik değerini çocuğuyla kurduğu iç içe geçmiş ilişkiden alan, kendi dünyasını çocuğunun ihtiyaç ve taleplerini karşılama üzerine inşa etmiş anneye sahip bireylerde bu durum daha fazla görülmektedir. Burada oğlunu bir başka kadınla paylaşamadığı gibi, çocuğunun evden ayrılmasıyla birlikte büyük bir boşluğa düşer ve zihin uğraşları bu sefer oğlunun evliliğine, mutluluğuna, rahatına kayması söz konusu olabilir. Aslında burada çift taraflı bir etkileşim vardır. Anne duygu düşünce ve davranış odağını tamamen çocuğa yönlendirir, çocukta buradan bir şekilde beslenmeyi öğrenmiştir. Çoğu bağımlı annenin, kendisine bağımlı oğlu kızı olur. Kısır döngü aradaki o hayali göbek bağını daha da güçlendirerek iç içe geçmiş ayrışamamış bir anne oğul görmek mümkündür” ifadelerini kullandı.
Toplum da kadınlar anne olduktan sonra hep anne rolünde kalmayı seçtiklerini vurgulayan Uzun, “Cinsellik ayıptır, o artık annedir. Bir yere gidilecekse bir şey yapılacaksa önce çocuk düşünülür. Eş olma durumu ve eş ikinci plana atılır ve anne olmak sonsuz verici olmakla eşdeğer algılanır. Birey olduğunu, bir eş olduğunu unutan kadın, anne rolüne saplanıp kalır ve diğer alanlarda kaybettiği her türlü duygu ve durumu çocuğuyla deneyimlemeye, duygusal açığı çocuğuyla kapatmaya, sevgiyi sadece evladından almaya odaklanır. Sonuç olarak ayrışamamış ve ayrıştıramamış bir bütün şeklinde tüm odağı çocuk olur” açıklamalarında bulundu.
“Özgür ruhlu çocuklar yetiştirin ve bırakın”
Durumun böyle gelişmemesi için hayatta farklı rollerin de bulunduğunu unutmamak gerektiğini belirten Uzun, “Anne olmak çocuğa belli bir süre eşlik etmek onun yolunu aydınlatmak gerekirse düşüp kaldığında motive ederek hayat yoluna devam etmesini sağlamaktır. Göbek bağları doğumda kesilir ve ruhsal bağ ömür boyu sürer fakat bağımlılık bizi tamamen körelterek her ilişki alanında sorun yaratan bir neden olarak karşımıza çıkar. Özgür ruhlu çocuklar yetiştirin ve bırakın. Onlar zaten size gönülden bağlı. Kendi ruhsal yaralarınızın yara bandı olarak çocuklarınızı kullanmayın, sizin sevgi nesneniz, sizin kontrolü elinizde olan kuklanız, ya da her kararını etkileyebileceğiniz bireyler olmasınlar” şeklinde konuştu.