"Başta inşaat sektöründe olmak üzere seri iflas riski büyüyor" diyen Ökmen, Türkiye ekonomisinin riskleri, OHAL, enflasyon, faiz ve kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik eleştirileri anlattı.
Ökmen, OHAL’in peş peşe uzatılmasının, piyasalarda “Artık OHAL kalıcılaşmıştır” algısı yarattığını vurgulayarak, daha fazla istihdam, üretim ve yatırım odaklı sürdürülebilir bir büyüme için yatırım ortamının hukuk ve demokrasi açılarından iyileştirilmesinin en temel öncelik olduğuna dikkat çekti.
Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuşan Orhan Ökmen'in açıklamaları şöyle:
Stres hali arttı
- Türkiye hem siyasi hem ekonomik olarak hareketli bir dönemden geçiyor, bu dönemde kredi derecelendirme kuruluşları nasıl işliyor?
İşlerin iyi gittiği dönemlerde reyting kuruluşlarını da rehavet alıyor. Ama ne zamanki ekonomide, siyasette bir stres hali ortaya çıkıyorsa yoğunluk artıyor. Notlar aşağıya iniyor. Şirketlerle görüş alışverişi, tartışmalar daha büyüyor. İster istemez gözden geçirmenin periyotları kısalıyor. Türkiye şu anda öyle bir dönemde. İşin kuralı biz notlarımızı bir yıllık perspektiflerde oluşturuyoruz. Üç ayda bir de ülkeleri, şirketleri gözden geçiriyoruz. Ama böylesi stresli dönemlerde üç aylık süreler uzun kalıyor. Firmaların durumu haftalık değişiyor. Günlük bile izlediğimiz durumlar oluyor.
Durağanlaşma riski
- Şu anda Türkiye ekonomisinin en zayıf yönleri neler?
Türkiye’nin durağanlaşma riski artıyor. Şu anda hem sektörlerde hem de firmalarda ciddi bir nakit tutma arzusu var. Borç ödeme arzusu düşüyor. Bu Türkiye’de ciddi bir likitide krizine yol açabilir. Hatta Türk bankacılık sektörü bazı sektörleri riskli ilan ederek onlara kredi tahsislerinde kısıntılara gittiğini duyuyoruz. Ekonomi genelinde firmaların nakit tutma eğiliminin artması, ödeme sürelerinin uzamış olması ve ödeme arzusundaki düşüklük halleri, seri iflas risklerini büyütmüştür. Kredi Garanti Fonu ve bankaların toleransı ile ekonomide bir miktar yumuşatılmış olan genel nakit sıkışıklığı, tedarikçi zinciri vasıtasıyla hem yatay hem de dikey olarak sektörler ve firmalar arasına ve ekonominin geneline sirayet ederek kritik boyutlara yükselmiş ve seri iflas olasılıklarını hayli artırdı. Ayrıca, mevcut konjonktürde bankaların riskli ilan ettikleri sektörlere yönelik kredi isteksizliği de bu nakit sıkıntısını artıracak.
Mutlak miktarı 40 milyar dolara ulaşacak olan cari açığın finansman kalitesi bozuldu. Batı dünyasıyla gerginleşen ilişkilerin topyekûn olarak ekonomiyi daraltıcı olasılıkları Türkiye’nin en önemli ekonomik risklerdendir. Hukuksal eksiklikler ve hukuksal aşınmalar da Türkiye için gelen yabancı sermaye açısından büyük risk yaratıyor.
- Hangi sektörlerde iflas riski var?
İnşaat. İnşaat şirketleri likitite açısından sıkıntıya düşmeye başladı.
OHAL tedirgin ediyor
- Türkiye uzun süredir OHAL ile yönetiliyor. Bu sürecin yatırımcıya etkisini değerlendirebilir misiniz?
OHAL’in peş peşe uzatılması, piyasalara “Artık OHAL kalıcılaşmıştır” algısı yarattı. Bu piyasaları tedirgin ediyor. Zira başlangıçta hukuk ve özgürlükleri koruma amacıyla ilan edilen OHAL’in peş peşe uzatılması, parlamentonun yönetim hakkının ve demokrasinin askıda kaldığı sürenin de kesintisiz olarak uzatıldığı algısını beraberinde getirmekte ve yatırımcıları endişelendirmekte. OHAL, yabancı yatırımcıların ülkeden çıkışlarına veya ülkeye gelmeyi ertelemelerine sebep oluyor. OHAL döneminde yaşanan hukuki uygulamalar yabancı sermayeyi korkuttu ve belirsizliği artırdı. Türkiye’nin ve dünyadaki tüm toplumların temel ihtiyacı her zaman daha çok demokrasidir. Piyasalardaki stresin temel sebebi olan OHAL’in, devam etmesi, yığınsal yoksulluğu da artıracak. OHAL’in yarattığı siyasal belirsizlik ve istikrarsızlık hali döviz kuruna ve buradan genel maliyet artışına yansıyarak fiyatları yukarı çekiyor. OHAL’in artık uzatılma gerekçesi ortadan kalktı.
İstihdam yok
- Türkiye inşaat ve tüketim eksenli büyüyor, istihdam yaratmayan bu büyüme sürdürülebilir mi?
İşsizliğe çözüm olmayan bir büyüme. Demekki büyümede bir yerlerde yanlışlık yapılıyor. Türkiye’nin büyüme potansiyeli yüzde 5.5’i de aşabilir. Ama bu Türkiye’nin sorunlarını çözmüyor. Ekonomik büyümenin bu günkü haliyle uzun vadede sürdürülebilirlik kabiliyeti oldukça zayıftır. Uzun süreden bu yana gözlemlenen yatırımcı güven eksikliğine bağlı olarak, Türkiye’nin üretim gücünü artıracak olan yatırımların gerilemekte olması, kurumsal kalitedeki ve hukuk sistemindeki aşınmalar ekonomik büyümenin sürdürülebilirlik gücünü zayıflatıyor. Türkiye ekonomisinin inşaata dayalı olması kırılganlığı artırıyor. TL’nin değer kayıpları, fonlama maliyetleri üzerindeki olumsuz gelişmeler ve enerji fiyatlarındaki artışlar inşaat sektörünün 2017 yurtiçi performansını ve likidite olanaklarını oldukça hırpaladı. Büyük altyapı projelerinin finansmanı oldukça zorlaşıyor. Bankalar açısından inşaat sektörünün 2017’de riskli kategoriye yükseltilmesi de sektörel likidite zorluğu yaratıyor. Daha fazla istihdam, üretim ve yatırım odaklı bir büyüme için, ülkenin kalkınma potansiyelini iyileştirmek, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak adına yatırım ortamının hukuk ve demokrasi açılarından iyileştirilmesi en temel öncelikli gerekliliktir.
Yapısal reformlar kaçtı
- Merkez Bankası enflasyonu düşürmek için sürekli sıkı para politikasının devam edeceğini söylüyor. Ama enflasyon inmiyor, nerede yanlış yapılıyor?
Öncelikle uygulanan sıkı para politikasının sıkılık seviyesinin faiz, kur ve fiyat istikrarına ilişkin mevcut riskleri bertaraf etmeye yetmiyor. TL kayıplarındaki hızlanmaya karşın faiz oranlarında hareketsizlik halinin sürdürülmesi sıkı para politikasının etkinliğine gölge düşürüyor. Genişlemeci maliye politikasının etkinliği ve yapısal reform yapma ortamının kaybolması sıkı para politikasının Türkiye’de başarılı olmasını önlüyor. Merkezin uyguladığı politikalarla enflasyon düşmüyor daha da sıkılaşması lazım.
İçerdeki siyasi riskleri Türkiye düşürebilirse para politikası kur farkının etkilerini bir miktar zayıflatma gücüne kavuşabilir. Petrol fiyatlarına bağımlılık da yapısal bir sorundur, eninde sonunda yapısal reformlarla çözülecektir. Ancak, mevcut konjonktürde Türkiye’de yapısal reform yapacak ortam kaybolmuştur. Maliyetlerin, faizlerin yukarı çıktığı bir dönemde, özellikle Batı dünyasıyla ilişkilerin kopuk olduğu bir dönemde Türkiye yapısal reformları biraz zor yapar.
Eğitim şart
- Kaçırılan reformlar hangileri?
Türkiye’de her hükümet kendi eğitim sistemini kurmak istedi. Eğer eğitime böyle yaklaşırsanız eğitimin stratejik özelliği kayboluyor. İşsizlikte bir katılaşma var. Bunun en büyük sebebi belki de yüzde 70 sebebi eğitimdeki yanlış politikalar. Çok iyi okulları bitiren üniversiteleri mezunları bile işsiz. Burada ciddi bir reforma ihtiyaç var. İkincisi en önemlisi hukuksal reformun yapılması gerekiyor. Özellikle demokraside bir erozyon oluştu. Bunun telafi edilmesi ve daha da geliştirilip AB standarlarına uyumlulaştırılması gerekiyor.
Demokrasi çok önemli
- Hukuksal yapının güçleneceği ve demokrasi seviyesinin yükseltileceğine dair işaret görüyor musunuz?
Biz bunu temeni ediyoruz. Bizim için bunun belli bir bekleme süresi var. Bu süre ne kadar uzatalırsa bu o ülkenin notuna olumsuz yansıyacak demektir. Biz de bu alanlarda ilerleme olacağına dair şu anda bir işaret görmüyoruz
- Bir ülkeye kredi notu verirken demokrasi ve hukuk ne kadar önemli?
Çok önemli. Kredi derecelendirme kuruluşları bir ülkenin temerrüt olasılığı var mı yok mu, ona bakar. Bir ülkenin temerrüde düşme olayı yüzde 50 ekonomik gelişmelerle alakalıysa yüzde 50’si de hukuk devleti ve demokratik gelişmelerdir. Bu çok net.
İstihdam hedefi tutmaz
- Orta Vadeli Program’da yüzde 5.5’in üzerinde büyüme hedefi söz konusu bu ve diğer hedefleri gerçekçi buluyor musunuz?
Son çeyrekte büyümenin bir miktar yavaşlamasını bekliyoruz. Hedeflenen büyüme hedefi tutabilir. Ama büyüme hedefi neyin pahasına çıkacak; yüksek enflasyon pahasına, bütçe aşımların pahasına çıkacak. Büyümeyi 5.5 alırsanız enflasyonun ve bütçe açığının tutma şansı bulunmuyor. Hedefler arasında bir çelişki var. Enflasyondaki hedefleri gerçekçi bulmuyoruz. Cari açığın da artacağını düşünüyoruz. Büyümeye ağırlıklı hedefler konduğu için diğerlerinin tutma ihtimali yok.
İstihdama dönük hedefleri hiç gerçekçi bulmuyoruz. Çünkü mevcut büyüme istihdam üretmiyor. Erken seçim olasılığı olursa sıkı para politikası nasıl uygulanacak. Bununla ilgili kuşkularımız var. Orta Vadeli Program’ın (OVP) 2017 büyüme tahmini -yüksek enflasyon pahasınaolası gözükmektedir.
- Eskiden iş dünyasının reform gündeminin ilk maddesi ekonomiyle ilgiliydi, şimdi bu değişti mi?
Hukuk ve demokrasi şimdi ilk maddeler oldu. Bürokrasi kalitesinde bir aşınma oldu bunun düzeltilmesi gerekiyor. Kamunun kurumsal kalitesi yükseltilmeli.
Faiz indirimi imkânsız
-Hem Cumhurbaşkanı hem de hükümet kanadından sürekli ‘faiz indirin’ baskısı var. Var olan ortamda faiz iner mi?
Merkez’in sıkı para politikası uygularken elinde tutuğu tek bir silahı vardır: Faiz. Onu da yukarıda tutması gerekir. Eğer faizi indirin diyorsanız o zaman OVP’nin içine sıkı para politikası maddesini koymamanız gerekir. Burada bir çelişki var. Teknik olarak da faizin düşürülmesi mümkün deği. Faiz indirin baskısı bu dönemde başarılı olmaz. Sıcak para girişlerinin devam etmesi yönündeki kapalı politik arzu nedeniyle, uzun vadede faiz genel seviyesi yüksek kalmaya devam edecek.
Biz yatırımcıya bakarız
- Kredi derecelendirme kuruluşları not indirdiğinde Cumhurbaşkanı ve hükümetten ciddi eleştiri alıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz yatırımcıların adına notlar veriyoruz. Biz Türkiye’nin varlıklarına yatırım yapanlara karşı sorumluyuz. Yatırımcılardan eleştiri geldiğinde biz çok önemseriz. Ama yatırımcılardan gelmiyor eleştiriler. Reyting kuruluşlarının en büyük itibar yeri piyasadır. Piyasa kabul etmişse itibarınız da artıyordur. Eleştiriler, kuruluşlarının esas muhatabı olan yatırımcılardan değil de risk analizi yapılan ülkelerin bizzat kendilerinden geldiği için bu türlü eleştirilerin piyasalar tarafından dikkate alınma seviyesi hep düşük kalmaktadır.
Faiz indirimi imkânsız Kutuplaşmaya son verilmeli
- AB ülkeleri, ABD ve diğer ülkelerle ilişkilerde ciddi gerginlikler yaşanıyor, bu yabancıyı nasıl etkiliyor?
Türkiye ile ABD ve Almanya başta olma üzere bilumum Batı dünyası arasında çok boyutlu ve giderek derinleşen bir gerginlik, güvensizlik ve bakış farklılığı hali ortaya çıktı. Kriz halinin devam etmesi Türkiye’nin savunma kabiliyetinin azaltıyor. Türkiye’deki demokratik aşınmalar ve içerdeki kutuplaşmalar, uluslararası ilişkilerin seyrinde Türkiye’nin zora sokulmasını, genel bakış açılarının Türkiye aleyhine kullanılmasını kolaylaştırıyor. İş dünyasıyla yabancı yatırımcılar nezdinde belirsizlik algısının kalıcı hale dönmesine sebep oluyor.