Gelişimsel süreçlerin en belirgin sonuçlarından biri olan “öğrenme” doğumla başlayan bir süreç olduğunu ve yaşam boyu devam ettiğini belirten Prof. Dr. Nurper Ülküer sözlerine şöyle devam etti:
“Öğrenme biyo-nörolojik ve psikolo-sosyal bir süreçtir. Fiziksel büyüme ve olgunlaşmanın yanı sıra, çocuğun içinde bulunduğu ortamın ona sunduğu zengin uyaranlar çocuğun beyin yapısını şekillendiriyor ve başta öğrenme olmak üzere tüm gelişim süreçlerini etkiliyor. Sinirbilim alanının beyin gelişimi konusunda yapılan çalışmalarına göre özellikle yaşamın ilk yıllarında çocukların güven duydukları bir yetişkinle deneyimlediği çeşitli nesneler, renkli oyuncaklar, kitaplarla zenginleştirilmiş diyaloglar ve oyunlar beyindeki sinirsel bağlantıların zengin ve güçlü olmasını sağlıyor. Bu da öğrenmenin temelini oluşturuyor. Yani, öğrenme sadece biyolojik bir büyüme ve olgunlaşma sonucu ortaya çıkan bir durum değildir. Aynı zamanda anne, baba, bakım veren, öğretmen gibi çocuğun çevresindeki yetişkinler kardeşleri ve arkadaşları ile olumlu ve zengin etkileşimleri sonucu kazanılan gelişimsel bir süreçtir.
Dil gelişimi için kritik dönem ilk 3 yaş
Beyin gelişimi çalışmalarının çocukların öğrenmeleri için beyin gelişim sürecindeki kritik dönemleri ortaya koyduğunu ifade eden Ülküer, “Bu kritik dönemlerde çocukların o alanla ilgili gelişimsel süreçleri daha hızlıdır, dışardan gelen uyarılara daha açıktırlar. Örneğin dil gelişimi için kritik dönem ilk 3 yaştır, daha sonra yavaş yavaş beyin bu alandaki esnekliğini kaybetmeye başlar. Yine duyguların kontrolü için de ilk 3 yaş önemli bir kritik dönemdir.” dedi.
Duygu kontrolünde yetişkinle iletişim etkili oluyor
Duygu kontrolünün öğrenilmesinin tahmin edilenden çok daha önce olduğunu vurgulayan Ülküer, “Çocuğun güven duyduğu yetişkinle olan karşılıklı ve olumlu etkileşimleri, bu gelişim sürecini şekillendiriyor. Çevresindeki yetişkinlerin onun duygularını anladığı ve olumlu tepkiler verdiği bir ortam çocuğun duygu kontrolü için önemlidir. Başta ebeveyn ve çocukların birincil bakım verenleri olmak üzere okul öncesi kurumda bulunan gelişim uzmanlarının ve öğretmenlerin bu konuya özen göstermesi, kendisi ve çevresi ile barışık mutlu çocuklar yetiştirmek açısından oldukça önemli.” diye konuştu.
Oyun beyin gelişimini ve öğrenmeyi sağlıyor
Oyunun öğrenmenin aracı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Çocuklar oyun yolu ile öğrenir. Çocuk oyun aracılığı ile bedensel ve zihinsel gelişim süreçlerini harmanlar, çevresinden aldığı uyarıları beyninde yorumlar, yeni yapılanmalar oluşturur çevresindeki olgulara anlamlar yükler. Oyun, dil gelişiminden matematiksel algılamaya, uzay mekân ilişkisinden arkadaş ilişkisine kadar her alanda çocuğun beyin gelişimini ve öğrenmesini sağlayan bir araçtır. Bu nedenle oyun ve öğrenmenin her zaman beraber ele alınması gerekiyor. Okul öncesi eğitim de çocukların evde başlayan gelişimsel süreçlerini devam ettirdiği, oyun ve öğrenmenin bir bütünlük içinde ele alındığı, aile dışında gerçekleşen ama aile ile bütünlük ve iş birliği içinde ve onu örgün eğitime hazırlayan önemli, kurumsal bir eğitim sürecidir.” dedi.
Okul öncesi eğitim 3 yaşında başlamalı
Prof. Dr. Nurper Ülküer, ‘Uyarıcılar açısından zengin, oyun temelli bir öğrenme ortamının olduğu, çocukla anlamlı bir etkileşim içine girebilen, onun gelişimsel sürecini izleyip, değerlendirip gerekli oyun-temelli öğrenme ortamlarını sunan bir okul öncesi eğitimi çocuktaki potansiyelin en üst düzeye çıkmasında önemli bir role sahip’ dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Okul öncesi eğitimlerin kalitesi, çocuğun gelişimine katkı sunmada önemli bir rol sahibi. Eğer çocuğun doğumdan başlayarak öğrendiği gerçeğinden yola çıkarsak, çok erken başlaması gerektiğini söyleyebiliriz. Anne ve babanın çalışıyor olması, ev ortamının çocuğa bir süre sonra gelişimsel açıdan yeteri kadar uyarıcı olmaması ve akranları ile sosyalleşmesi ihtiyaçları göz önüne alınırsa aile dışında kurumsal okul öncesi eğitim programlarının başlama yaşının 3 yaş olmasında fayda var. Bunun dışında, sosyal-ekonomik açıdan sınırlı ailelerin çocuklarının, ev ortamlarının yeterli uyarıcıyı sağlayamama durumlarında, daha erken yaşlardan itibaren, okul öncesi programlara devam etmesi çocuğun gelişimi açısından önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, okul öncesi eğitime giden ve gitmeyen çocuklar arasında gelişimsel açıdan gidenler lehine olumlu farklılıklar olduğunu ortaya koyuyor.”
5 yaş zorunlu eğitim sistemine alınacak
Ülkemizde çocuğun zorunlu öğrenime başlamadan önceki en az bir yıllık eğitiminin okul öncesi eğitim kapsamına alındığını hatırlatan Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Henüz zorunlu olmamakla birlikte bu dönem okullaşma oranı ülke genelinde beş yaş için yüzde 65’leri buluyor. 2023 Eğitim Vizyonu ve stratejilerine göre 5 yaş zorunlu eğitim sistemine alınacaktır. 3-4 yaşlar için bu oran çok daha düşüktür. Bölgelere göre farklılıklar göstermesini, kırılgan grupların okul öncesi eğitimden henüz istenilen oranda yararlanamadığını göz önüne alırsak ülkemizde henüz okul öncesi dönem okullaşma oranı niceliksel olarak istenen düzeyde değildir. Nitelikli okul öncesi eğitim programlarının hazırlanması da ayrı bir tartışma konusudur.” diye konuştu.