Ölüm sessizliği

Eylül Ayça Karakuş yazdı; Ölüm sessizliği

İçimden gelmiyor uzun uzun anlatmak, saatlerce konuşmak...

Bazen anlatmaktan yorulursun.

Ve fark edersin ki ; konuşacak tek bir kelime bile kalmamış.

Hayal kırıklığını, kırgınlığını, kızgınlığını izah edecek ,elinde suskunluğundan başka bir şey kalmamış.

Duyulmasını istediği ne kadar feryat, figan, öfke varsa hepsini yutkunmuş adamın karşısında boş bakan gözlerle oturuyordu. Görmesini istediği yarayı anlatarak değil de susarak anlatmak istiyordu ama ne yazık ki anlatamıyordu. Çünkü karşısında oturan adam hiç bir haykırışı ne kadının suskunluğundan dinlemek istiyor ne de kadının bezgin bakışlarından okumak istiyordu.

Adam yıllarca kadının avaz avaz bağırarak anlatmasına alışkındı. Oysa kadın şimdi ölüm sessizliğine bürünmüştü. Sessiz sedasızca ruhundaki acıları göstermeyi deniyordu.

Uzun yılların biriktirdiği kırgınlıklar bir yana hayal kırıklığının izahını yapamıyordu kadın... Bir türlü unutulmuş, önemsenmemiş olmayı hazmedemiyordu. Haksız da sayılmazdı tabii...

Yol ayrımına gelmiş bir sevdanın artık sonu görünüyordu. Zifiri karanlıklara, çıkmaz yollara inatla adım adım yürüdüğü yolun sonundaydı kadın. Bu zamana kadar çok kırmış, çok kırılmış ama aşka olan inancından olsa gerek her seferinde kırıldığı yerden toparlanmayı başaran kadının şimdi toparlanmak için ne inancı vardı ne de gücü kalmıştı.

Parçası kaybolmuş bir puzzle gibi tablonun bütünü bozulmuştu. Kaybolan o parçanın yerine neyi koyarsa koysun o resim bir daha tamamlanamayacaktı. Yerine koyacağı her şey orada sırıtacak ve o tablonun güzelliğini bozacaktı. Tam da ilişkileri böyleydi işte...

Emek emek işlediği , yıllarını verdiği sevdanın ağır bedelini suskunluğuyla ödeyen kadın, bir daha geriye dönmemek aynı hataları yapmamak için sevdiğinin gözlerine bakmıyor hatta onu yok sayan umursamaz tavrıyla titreyen dudaklarına yalancı gülümsemesini iliştirerek acısını gizlemeye çalışıyordu.

Kadın geç olsa da öğrenmişti ki; anlatmanın konuşmanın bir faydası yoktu. Son cümlesini sevdiğine söyleyerek arkasına bile bakmadan yüreğindeki ağrıyla adım adım olduğu yerden uzaklaştı.

“Bir mezar açtım kalbime ve dönüp bir daha gelemeyeceğin kadar en derinlere gömdüm seni. Defin duasını ben okudum, bundan sonra hayrını da sen yap.”

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yaşam Haberleri