Özel Medifema Hastanesi Obezite ve Diyabet Cerrahisi Uzmanı Op Dr. Metin Karadeniz, obezite cerrahisine dair merak edilenleri Medya Ege'ye anlattı. Karadeniz, şunları söyledi:
Obezite cerrahisinde başarıyı iki başlıkta değerlendirmek gerekir. Birincisi, kısa dönemde ameliyata bağlı gelişebilecek komplikasyonları minimuma indirip, oluşan komplikasyonları uygun bir şekilde tedavi etmektir. İkincisi ise, uzun dönemde hastaların hedef kilolarına ulaşıp bunu idame ettirebilmelerini sağlamaktır. Tüm bu aşamaların gerçekleşmesi ise aşağıda maddeler halinde kısaca bahsedilen durumlara bağlıdır.
DOĞRU HASTA: Obezite ameliyatları her kilolu insana yapılmaz. Hasta seçimi önemlidir. Eğer hormon bozukluğuna bağlı obez olmuş birisi ameliyat olursa, ameliyatın başarısız olacağı aşikardır. Şizofreni gibi bazı psikiyatrik hastalığı olanlara ameliyat yapılırsa , ameliyat sonrası beslenme stiline uymak konusunda sıkıntılar yaşanabilir; bu da komplikasyon gelişimini ve uzun vadede geri kilo alım riskini arttırır. Genel anestezi alması çok yüksek riskli hastaların, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarının da ameliyat edilmesi doğru değildir. Öncelikle hastanın obezite ameliyatı olması kriterlerine uygun olması gerekmektedir. Vücut kitle endeksi (VKİ) 40kg/m² üzeri olanlar, VKİ 35-40 kg/m² arası olup obezitenin neden olduğu ek hastalığı olanlar (şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, uyku apne sendromu, diz ve eklemlerde rahatsızlıklar...) ve VKİ 30-35 kg/m² arası olup da tip 2 şeker hastalığı olanlar bu ameliyata uygundurlar.
DOĞRU DOKTOR: Obezite cerrahisi, bu konuda uzun yıllar eğitim almış, sadece bu ameliyatları yapan ve yıllık ameliyat sayısı 100'ün üzerinde olan Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanları tarafından yapılmalıdır. Aksi takdirde ameliyata bağlı komplikasyonlar kabul edilemeyecek seviyede artmakta, doğru cerrahi teknik ile yapılamama durumundan da yetersiz kilo kaybı ile karşılaşılmaktadır. Cerrah tek bir obezite ameliyatı türünü değil, tüm yöntemleri yapabiliyor olmalı. Cerrah, obezite cerrahisine gönül vermelidir ve 24 saat ulaşılabilir olmalıdır. Hastanın ameliyat takibi, hekim tarafından uygun bir şekilde yapılmalıdır.
DOĞRU HASTANE: Ameliyat yapılan hastanenin tam donanımlı olması şarttır. Ameliyathane, servis, görüntüleme merkezi gibi hastane bölümlerinde kullanılan tıbbi cihazların, son teknoloji ve güvenilir olması gerekir. Ameliyat sonrası gelişebilecek komlikasyonların aynı merkezde çözümlenebilir olması gereklidir. Aksi halde istenmeyen ciddi sorunlar ile karşılaşılabilir. Hastanenin iyi fiziki koşullara sahip olması hastaları psikolojik olarak olumlu yönde etkilemektedir. Ameliyat sonrası geçirilecek iki veya üç günün, 5 yıldızlı otel konforunda olması, hasta ve yakınlarının hastane psikolojisinden çıkmasına ve sadece ameliyata ve sonrasındaki beslenme sürecine konsantre olmasına yardımcı olur.
DOĞRU YÖNTEM: Obezite cerrahisinde en iyi yöntem, en doğru yöntem diye bir şey yoktur. Hastaya göre yöntem belirlenmelidir. Reflü rahatsızlığı olan birisine tüp mide ameliyatı yapılırsa kişinin reflü şikayetleri daha da artacağından hayat çekilmez hale gelebilir. Ömür boyu ilaç kullanma konusunda sıkıntı yaşayacak hastaya, gastrik bypass veya SADİ-S gibi yöntemler yapılırsa emilim bozukluğunun oluşturacağı vitamin ve mineral eksikliğine bağlı önemli hastalıklar ortaya çıkabilir. Obeziteye ek olarak ciddi ek sistemik hastalığı olanlara tip mide yapılırsa diğer yöntemlere göre bu hastalıkların geçme ihtimali oldukça düşük olacaktır. Bir de hastanın isteği de önemlidir. Eğer mutlaka bir kontrendikasyon (yapılması kesin yanlış) durum yoksa hastanın istediği yöntem mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Cerrahın gastalara tüm yöntemleri anlatması, artı ve eksilerini söylemesi gerekmektedir. Yapılacak yönteme de beraber karar verilmesi en doğrusu olacaktır.
HASTA UYUMU: Ameliyat sonrası yapılması gereken belli başlı şeyler vardır. Hareket çok önemli olup, düzenli egzersiz kilo verimi ve korumasında olmazsa olmazların başında gelmektedir. Ayrıca sarkmaları da minimuma indirmektedir. Sağlıklı beslenme ise hem kilo veriminde, hem de sağlıklı yaşamada önemli bir yere sahiptir. Günlük 2-2,5 litre su ve protein ağırlıklı beslenme çok önemlidir. Glisemik indeksi yüksek gıdalardan uzak durulmalı ve 3 ana öğün yapılmalıdır. Ameliyat sonrası kontrollerin de düzenli olarak yapılması şarttır. Kontrollerde olası vitamin ve mineral eksiklikleri erkenden saptanıp gerekli önlemler alınmaktadır. Ayrıca her kontrol hastalarda, kilo verimi için bir motivasyon kaynağı oluşturur. Tüm bunlar için iyi bir doktor-hasta uyumu şarttır.
Tüm bu saydıklarımın bir araya gelmesi ile obezite cerrahisi her anlamda başarı ile sonuçlanacaktır.