Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 2025-2027 yılı dönemini içeren Orta Vadeli Program'ı (OVP) açıkladı. Yılmaz, programı açıklamasının ardından ise basın mensuplarının sorularını cevapladı.
“BÜTÜN KURUMLARIN KENDİ BAĞIMSIZ ALANLARINDAKİ KARARLARINA SAYGILIYIZ”
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile OVP uyumu arasında enflasyon tahmininin yüzde 41,5'e revize edildiğini belirten Yılmaz, “Bu merkez bankamızın tahmin aralığı içerisinde olan bir revizyon, onu aşan bir revizyon değil. TCMB ve diğer kurumlarla olduğu gibi bu süreçlerde istişare içerisinde hareket ettik. Bütün kurumların kendi bağımsız alanlarındaki kararlarına saygılıyız. Herkes kendi alanında çalışıyor ama Türkiye olarak bütüncül bir stratejiyi de hayata geçiriyoruz. Para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar bütünlüğünde oluşan bütüncül bir stratejimiz var. Dolayısıyla buradaki uyuma son derece hassasiyetle yaklaşıyoruz” diye konuştu.
“HEDEFLER HER ZAMAN BİR MİKTAR DEĞİŞEBİLİR AMA ÖNEMLİ OLAN DOĞRULTUNUZDUR”
Hedeflerin her zaman bir miktar değişebileceğini kaydeden Yılmaz, “Önemli olan doğrultunuzdur. Nereye doğru gitmekte olduğunuzdur. Buna bir ay erken, iki ay geç ulaşırsınız ama sağlıklı bir politika belirlediyseniz ve doğru bir yönde ilerliyorsanız, er veya geç hedefinize ulaşırsınız. Dolayısıyla bu süreçteki dışsal bazı şoklardan veya bazı öngörülemeyen gelişmelerden kaynaklanan revizyonlar dünyada da olduğu gibi bizde de olacaktır. Bunları garipsememek gerekir. Revizyon olmaması anormal olur. Bir yıl önce yaptığınız bir tahminde hiçbir sapma olmadan gerçekleşmesi olağanüstü bir durum olur. Dolayısıyla önemli olan doğrultudur. Nereye doğru gittiğinizdir, hedeflerinizdir ve politikanızın tutarlılığıdır. Bunu yaptığınız sürece er veya geç hedeflerinize ulaşırsınız. Bir miktar ince ayarlar yaparsınız, bir miktar zamanlama oynayabilir ama hedeflerinize doğru yürümeye devam edersiniz. Biz OVP'deki çerçeveyle, mali çerçeveyle, yapısal reform çerçevesiyle, MB'nin ortaya koyduğu para politikası çerçevesinin son derece uyumlu olduğunu düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.
“BÜYÜME BEKLENTİSİNDEKİ REVİZYONDA JEOPOLİTİK GELİŞMELERİN DE BİR MİKTAR ETKİSİ VAR”
Türkiye'nin bu yılki büyüme beklentisinde 0,5 puanlık bir revizyon gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Yılmaz, “Burada sıkı para politikasının etkisi kadar bölgemizdeki jeopolitik gelişmelerin de bir miktar etkisi var. Kuzey ve güneyimizde savaş var. OVP'yi ilan ettiğimizde öngöremediğimiz bir takım gelişmeler de söz konusu. Bunun dışında bir etki de TÜİK revizyonundan kaynaklandı diyebiliriz. TÜİK geçen yılı 4,5 puandan 5,1 puana revize edince bu bazın 2024'e yansıması olumsuz yönde gerçekleşti. Bunun da bir miktar etkisini görmüş olacağız. Orta ve uzun vadede enflasyonla büyüme arasında bir çelişki yok. Kısa vadede sıkıntılı dönemler olabilir. Geçici dönemler itibarıyla büyüme enflasyonla mücadeleden bir miktar etkilenebilir ama bu geçici, dönemsel bir etkidir. Esas ilişki olumlu bir ilişkidir” dedi.
“DEZENFLASYON POLİTİKASINA RAĞMEN BÜYÜMEMİZİ BELLİ BİR ORANDA TUTMAYI BAŞARIYORUZ”
Enflasyonun düştüğü bir ortamda öngörülebilirliğin artacağını, yatırım ortamının iyileşeceğini, güven ortamının pekişeceğini ve daha sağlıklı bir şekilde büyüme sağlanacağına vurgu yapan Yılmaz, “Büyümenin arttığı bir ortamda da enflasyonunuza arz yönlü bir şekilde katkıda bulunmuş olursunuz. Dolayısıyla burada temel bir çelişki görmüyoruz ama kısa dönemli birtakım inişler çıkışlar her zaman mümkündür. Bunları da öngörüyoruz. Yaptığımız revizyon çok büyük bir revizyon da değil. Gelişmekte olan ülkelerde de dünyada da büyümede çok yüksek oranların olduğu bir dönemden geçmiyoruz. Dezenflasyon politikasına rağmen büyümemizi belli bir oranda tutmayı başarıyoruz. Önümüzdeki dönemde büyüme açısından en büyük önceliklerimizden biri büyümenin kompozisyonunu daha sağlıklı hale getirmek, tüketimin, iç talep yönlü katkıların daha ılımlı hale geldiği ama dış talebin ön plana çıktığı; yatırımın, üretimin ve ihracatın daha fazla destek verdiği bir büyüme stratejimizin çok önemli bir unsuru. Bu da kısa dönemde daha ılımlı bir tüketimi getirse de uzun dönemde tüketimimizi de daha yüksek seviyelere çıkaracaktır” ifadelerine yer verdi.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE BU SAĞLIKLI BÜYÜME PATİKASIYLA TÜRKİYE EKONOMİSİ BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK”
Bir gazeteci tarafından 2025-2027 yılı dönemini içeren OVP'deki rakamların vatandaşın hayatına ne zaman dokunacağının sorulması üzerine Yılmaz, ne kadar çok yatırım, üretim ve ihracat yapılırsa altyapının da o kadar gelişeceğinin altını çizerek, “Önümüzdeki dönemde bu sağlıklı büyüme patikasıyla Türkiye ekonomisi büyümeye devam edecek. Büyümenin nimetlerini de sosyal adalet ilkesiyle, hiçbir kesimi kayırmadan bütün kesimlere belli bir adalet içerisinde dağıtmayı ön görüyoruz. Kamu çalışanlarından emeklilere, çiftçilerden esnafa yani toplumu oluşturan tüm kesimlere bu büyümenin sonuçlarını yansıtmayı hedefliyoruz. Enflasyonun düştüğü bir ortamda kalıcı refah artışı da mümkün hale geliyor. Aksi takdirde bugün yaptığınız bir artış üç gün sonra eriyip gidiyor. Dolayısıyla burada enflasyonun düştüğü ortamda kalıcı refah artışını sağlamayı öngörüyoruz. Eğitim ve istihdam olmak üzere politikalarımızla insanımızı kendi ayakları üzerinde duran, daha çok üreten, daha çok kazanan bir noktaya hedefliyoruz. Sosyal politika derken sadece desteklerden bahsetmiyoruz. Esas olan sosyal bünyeyi güçlendirmektir. Daha nitelikli daha donanımlı bir genç nüfusu geleceğe hazırlamaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
“KURU ESAS BELİRLEYECEK OLAN PİYASADAKİ ARZ VE TALEP ŞARTLARIDIR”
Bir gazetecinin dolar kuru tahminin nasıl yapıldığını ve dolar kuru tahmininde herhangi bir hedef olup olmadığını sorması üzerine Yılmaz, hazırlanan her OVP sonrası tersine mühendislikle kur hesabı yapıldığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
“Her OVP hazırlandıktan sonra tersine mühendislik ile kur hesabı yapılıyor. Bizim dalgalı kur rejimimiz var, 2001 yılında başladı ve devam ediyor. Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var ne de böyle bir irademiz söz konusu. Kuru esas belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartlarıdır. Tabii ki spekülatif hadiseler olabilir, onlara müdahaleler olabilir ama esas olan piyasadaki arz ve talep ve bunun oluşturduğu dövizin fiyatıdır. Bir taraftan bir doküman hazırlıyoruz. Bu dokümanda dolar bazında milli gelir, kişi başında gelir var ve bir hesap yapmak zorundayız. Yöntemimiz şu; bu yılın sonuna kadar piyasa aktörlerinin beklentileri neyse biz onu esas alıyoruz. 2024 yılı sonuna kadar esas olduğum kur o. Gelecek yıllar için ise TL'nin ne değer kazanacağını ve ne değer kaybedeceğini varsayarak bu şekilde bir hesap yapıyoruz. Dezenflasyon politikası izlenen ülkelerde milli paraların genellikle avantajlı olduğunu biliyoruz. Biz hesap yapıyoruz, bir kur tahmini yapmıyoruz. Sadece yaptığımız hesapları paylaşmış oluyoruz.”
“YAPISAL REFORMLARI ÇOK ÖNEMLİ GÖRÜYORUZ”
Yılmaz, bir gazetecinin yapısal reformların daha fazla detaylandırılıp detaylandırılmayacağını sorması üzerine, yapısal reformları çok önemli gördüklerini belirterek, “Yapısal reformları çok önemli görüyoruz. Birincisi yapısal reformların somut sonuçları açısından, ikincisi de yapısal reform yapabilen ülkeler güven ortamını daha çok pekiştiriyorlar ve beklenti kanalıyla da kısa dönemli etkiler oluşturabiliyorlar. Dolasıyla yapısal reformları önümüzdeki süreçte de çok önemli bir başlık olarak görüyoruz” cevabını verdi.