Şekerde özelleştirmenin son yıllarda iki kez denendiğini ancak yükselen muhalefet nedeniyle gerçekleşmediğini belirten grup, yeniden alınan ve 14 şeker fabrikasının ihale usulü ile özelleştirilme kararını kaygı ile karşıladıklarını vurguladı.
Açıklamada, Türk tarımı ve tarımsal sanayinin yerli ve milli olmayan küresel şirketlerin egemenlik alanına girme tehdidi altında olduğuna işaret edildi.
İzmir Tarım Grubu Başkanı Mahmut Eskiyörük, Türkiye’ye yayılan fabrikaların Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana sadece ekonomik değer yaratmakla kalmayarak, bölgesel kalkınma ve istihdam yaratma gibi devletin yerine getirmesi gereken birçok sosyal politikaya da aracılık ettiğini dile getirdi.
ÇİFTÇİ KÜSTÜ
Eskiyörük, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine yönelik şu bilgileri verdi:
“Şeker pancarı on binlerce çiftçinin ve ailesinin geçim kaynağı. TÜİK verilerine göre 2003 yılında 460 bin çiftçi ailesi pancar tarımı yaparken uygulanan politikalar sonucu 2005’de çiftçi sayısı 105 bine geriledi. Daralma ekim alanlarında da kendini gösterdi. 1998 yılında 5 milyon dekar olan ekim alanı 2017’de 3 milyon 300 bin dekara geriledi. Ayrıca bugüne kadar yapılan özelleştirmeler ile ne ekonominin etkinliği arttırılmış, ne sermaye tabana yayılmış ne de serbest piyasa sistemi oluşturulmuştur. SEK, EBK, Yem Sanayi ve TEKEL gibi kurumların özelleştirmeleri ortadadır.
Mülkiyeti halka ait olan kamu kurum ve kuruluşlarının yerli-yabancı sermayeye birkaç yıllık karları karşılığında satılması doğru değildir ve açık ki, şeker ihtiyacının pancar şekeri yerine, nişasta bazlı şekerden karşılanması uluslararası tekellere yeni kâr alanları açacaktır”
REVİZE EDİLMELİ
Yaşanan gelişmeler sonucu daha önceleri şeker ihraç eden bir ülke olan Türkiye’nin 2015 yılında 170 bin ton şeker ithal ettiğinin altını çizen Mahmut Eskiyörük sözlerini şöyle tamamladı:
“Her biri Cumhuriyet dönemi kazanımı olan bu kuruluşların yeni teknolojiler ile donatılarak, bakım, onarım revizyonları yapılarak, verimli proseslere dönüştürülerek ekonomiye kazandırılması gereklidir. Şeker Pancarı iştir, emektir, istihdamdır…Şekerin tek sağlıklı kaynağıdır”
İzmir Tarım Grubu deklarasyonundan başlıklar:
* Türkiye’de üretici – sanayici ilişkisinin başlangıcı olarak kabul edilen sözleşmeli üretim modeli ilk defa şeker fabrikaları tarafından hayata geçirildi.
* Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi mısır kaynaklı Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretiminden bağımsız düşünülemez. Türkiye, 4634 sayılı Şeker Kanunu ile Nişasta Bazlı Şeker üretimine AB ve dünya ortalamalarının çok üstünde bir miktarda kota tahsis etti. AB’de yüzde 5 olan kota Türkiye’de yüzde 10 olarak belirlendi ve Bakanlar Kurulu’na her yıl bu kotayı yüzde 50 oranında artırma imkânı tanındı. Bakanlar Kurulu tarafından bu tasarruf her seferinde kotaları artırmak şeklinde uygulandı.
* Kronik hastalıkları salgına dönüştüren nişasta bazlı şeker/mısır şurubunun tüketimi Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka ve İngiltere‘de yasak. Avrupa‘da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1,5 kg civarındayken Türkiye’de 6.5 kg civarında.
* Şeker pancarı tarımı, yan sektörlere de önemli katkılar yapar. İlaç ve çeşitli kimyasalların üretiminde, biyoetanol başta olmak üzere, biyoyakıt üretiminde değerlendirilir. Ayrıca hayvancılık faaliyetlerinde pancarın yan ürünü olan yaş ve melaslı küspe ucuz hayvan yemi olarak kullanılır.