İnsan en büyük yalanları kendisine söyler, karşısındakine söylemeden önce. Ya an’ı kurtarmak ister, ya kendine güvenemez, ya açıkgözlülük yapmak ister, ya farklı görünmek ya da bir şeyler elde etmek. Karşısındaki insana tutmayacağı sözler verir. Hayalinde yarattığı yalanları anlatır gerçek gibi.
Günden güne değerlerimizi yitirdiğimiz, hatta gittikçe robotlaştığımız bir zamanda yaşıyoruz. Çevremizde olup biten kötü olayların çoğu inanç değil inançsızlıktan aslında.
Ben iyi bir insanım diyerek ortalıklarda dolaşan ama başka bir insanın ya da canlının canını düşünmeden yakan onca insan var ki. Can yakmak illa fiziksel şiddet uygulamak değil. Çok basit gibi görünse de verdiğimiz sözleri tutmamak da can yakar. Hem kendimize, hem de karşımızdaki insana saygı duyuyorsak, boş atıp tutmayız. Sevilen birisi olmak, güvenilir olmaktan geçer.
Alimlerin Sultanı olarak da bilinen Abdullah bin Mübarek, 2 yıl ticaretle uğraşır, diğer yıl kazandığını fakirlerle paylaşır ve İslamiyet’i yaymak için savaşlara giderdi. Gittiği bir savaşta karşısına zorlu bir düşman askeri çıkar. Birebir bu savaş o kadar uzun sürer ki, namaz vakti geçmek üzeredir. Düşmana der ki “Uzun zamandır çarpışıyoruz. Birbirimize üstünlük sağlayamadık. Benim namaz vaktim geldi de geçmek üzere. İzin ver namazımı kılayım, sonra çarpışmaya devam edelim.” Düşman bu teklifi kabul eder. Mübarek Hazretleri namazını bitirip, çarpışmaya başlayacakları anda, bu kez düşman “Sen ibadetini yaptın, şimdi sıra bende. Ben ibadetimi yaparken bana zarar vermeyeceğine dair söz verirsen, ben de ibadetimi rahatça yaparım.’ der ve sözü alır. Ateşperest ateşe tapmak için secdeye varınca, bin Mübarek içinden “İşte düşmanı öldürecek zaman.” der ve elindeki kılıcı düşmanın başına indirmeye hazırlanırken “Ahdinde dur, şüphesiz ki verilen sözün sorumluluğu vardır. “ diye bir ses duyar. Düşman başını kaldırıp baktığında, Mübarek’in elinde kılıçla ağladığını görür ve “Ne yapıyorsun, sana ne oldu?” diye sorar. İbnü Mübarek durumu anlatır ve “Senin yüzünden bizi azarladılar. “ der. Düşman bu durumdan çok duygulanır ve “Rab senin Rabbindir. Düşmanı için dostunu azarlayan böyle bir Allah’a baş kaldırmak doğru bir hareket değildir. Huzurunda Müslüman oluyorum” der ve Kelime_i Şehadet getirir.
Herkesi sevmek zorunda değiliz. Her görüşü onaylamak zorunda da değiliz. Ama birbirimize saygılı olmak zorundayız. Ağzımızdan çıkan sözlere, o sözlerin başkaları için neler ifade edebileceğine dikkat ederek konuşmalıyız. Yerine getirelemeyecek sözler söylemenin, bizleri yalancı ve güvenilmez duruma düşürebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Dürüst olun, hayatınızın her alanında, işte, ticarette, arkadaşlıkta, aşkta, evlilikte, alışverişte. Anlık bir kazançtansa, hayatınızı kazançlı duruma getirin..