Avrupa Ligi’nde son karşılaşmamız Karadağ'a karşı oldu.
Hiç puanı olmayan Karadağ'a kötü hava şartları, kötü saha şartları ve kötü futbolla yenildik.
Yenilgiyi hak ettik mi derseniz, sonuna kadar hak ettik.
A Milli Takım'daki kaliteli oyuncuların kalitesi, oyunun kötülüğünden daha çok, sahanın ve hava şartlarının kötülüğünden.
Bırakın spor yapmayı, futbol oynamayı, şehirler arası, ülkeler arası yolculuk yapan insan dahi, gideceği yerdeki hava şartlarına, yaşam koşullarına bakar ve ona göre tedbirlerini alır.
A Milli Takım'ın, Karadağ maçını sanki Estadio Santiago Bernabeu stadında, günlük güneşlik bir havada yapacakmış gibi hazırlandığı kesin.
A Milli Takım içerisinde yer alan üstün yetenekli futbolcularımızın hangi kulüplerde, hangi şartlarda yeteneklerini gösterdiklerini ise hiç düşünen olmamış.
Arda Güler, Kerem Aktürkoğlu, Kenan Yıldız vs. yıldız oyuncuları, Alibeyköy'deki yarı çim, yarı toprak, tam sulu, çamur çumur sahaya getirip, 'Haydi futbol yeteneğinizi görelim?' demek gibi bir şey yaşandı resmen.
A Milli Takım maçı olmasa eminim profesyonel futbol hayatını, futbolun en profesyonel şartlarında yaşayan futbolcular, o maça o şartlarda çıkıp da kendisinden bekleneni veremediler durumuna düşürmek istemez.
Diyeceksiniz ki Karabağ Milli Takımı'nda oynayan futbolcular profesyonel futbolcu değil mi?
O şartlara göre profesyonel!
Alın o futbolcuları sürün Estadio Santiago Bernabeu stadına, ayağında top tutamaz, pozisyon bulamaz, gol bulamaz, ortada sıçan var gibi topun peşinde boş boş koşmaktan yorulup biterler.
Ondandır ki Karabağ Milli Takımı, tek puanını bizden, o kötü şartlarda kötü futbol oynamak zorunda kaldığımız için aldı.
Yoksa iyi bir takım oldukları, iyi oyun oynadıkları için değil.
Maçın tamamını izledim, üzüldüm ama daha çok üzüldüğüm; normalin altında şartlara sahip olan ülkelerde, normalin üzerinde şartlara sahip olan ülkelerin futbolcularının maç yapması.
Bence UEFA, profesyonel şartları yerine getirecek bir sahası dahi olmayan ülkelerin Milli Takımları'nı turnuvaya dahil etmemeli.
Edip de, futbolun, futbolcunun katilesini sorgulanır hale getirmemeli.
Maç sonunda milli yıldızımız 19 yaşındaki Arda Güler'in kameralar karşısına geçip, sonuç için bizden özür dilemesi ise hiç mi hiç yakışık olmadı.
A Milli Takım'da kendisini geliştirmek için çalışan, bütün dünyanın gözü üzerinde olan 19 yaşındaki bir futbolcuya özür diletmek hoş olmamış.
Orada özür dileyecek birileri aranıyorsa Montella başta olmak üzere, teknik ekipten, futboldan, futbolcudan anladığını söyleyen birileri özür dilemeliydi.
Ortada başarı varken takımla gurur duyan, keyfini sürenler, ortada başarı yokken de ortaya çıkıp özür dilemesini bilmeliydi, bu özrü 19 yaşındaki Arda Güler'e bırakmamalıydı.
Montella ve ekibi bilmiyorsa bir kez daha üstüne basa basa söyleyelim.
Her futbolcu, her ortamda, her şartta aynı yetenekleriyle oynamaz, oynayamaz.
İyi bir teknik ekip bunu bilir, bilmesi gerekir ve ona göre de oyunu kazanabilmenin yolunu düşünür.
O maç sonunda özür dilemek sana düşer LORD Montella!
Vesselam!