Bir kader vardır, bir de kaderin üstünde bir kader vardır.
Ne yapsanız da boş, ne etseniz nafile, olacak olacağına varır.
Ama sizin istediğiniz gibi bir sonla, ama sizin istemediğiniz gibi bir sonla.
Oğlum Göztepe’nin elit takımında oynadığı yıllardı.
Futbolu seviyor, futbolcuları seviyordu.
Onun sevgisinin desteklemem hem spor açısından, hem de onun severek büyümesi için desteklenmem gerekiyordu.
Derken bir gün, büyük takımların maç yaptığı büyük sahalarda, küçük sporcuların futbolcuların önünde törene çıkışını gördü.
‘Baba ben de gidebilir miyim?’ diye soruyu da bana yapıştırdı.
Bir çaresini bulacağımı değil, bulmam gerektiğini düşünerek ‘Nasıl oluyor bilmiyorum ama araştırayım, olacağı varsa söylerim” dedim.
Derken Göztepe Spor Kulübünden bir dostumu aradım. Sağ olsun oda “Bu konularda çok talep var, ismini alayım, ne zaman müsait olursa haber vereyim” dedi.
O saatten sonra olayı kadere bıraktım.
Oğlana da haber verecekler dedim.
Gel gelelim, aradan üç ay geçti, oğlum bile bu talibini unutmuşken, bir telefon Göztepe Galatasaray Maçında bizim ufaklığı tören kadrosuna almışlar.
Dedim ya unuttuğumuz bir talepti, gelen telefonla önce ben sevindim oğlum sevinecek diye, sonra oğlum sevindi ben söyleyince.
Neyse o gün, maç günü geldi. Biz stadın sporcu girişinde diğer çocuklar ve veliler gibi bekliyorduk maçın başlama törenini.
Derken benim oğlan güzel kaderini bir dilekle taçlandırdı.
“Baba ben Muslera’nı elini tutabilir miyim?’ dedi.
Yok, artık dedim içimden, 3 ay bekle, çağırsınlar gel, bir de Muslera.
İçimden dedim bu oğlan beni ya Süpermen sanıyor, ya da her işi bitiren dahi baba.
‘Oğlum dedim, buraya kadar geldik, bu bile senin güzel kaderin, artık kimin elinden tuttuğunu ne önemi var. Tadını çıkar dedim”
Dedim ama suratı bir düştü.
Yaşıtı çocuklara bakıp, “İnşallah ben tutarım’ dedi ve gitti.
Sonra ne mi oldu.
İşte bu fotoğraf geldi.
O da nasıl olmuş onu da anlatayım.
Kaderin ne olduğuna inanın.
Sevdiğim bir insanın çok sık kullandığı sevdiğim cümlesi gibi Allah her şeyi kalbinize göre verir.
Çocuklar sıraya girmiş, benim oğlana Mariano düşmüş.
Onun elin tutarken de önünde Muslera ve onu elini de bir başka küçük çocuk tutuyormuş.
Sonra o küçük çocuk korkmuş, kendisinden bir iki yaş büyük olan ve arka sıralardaki ağabeyinin yanına gitmiş.
Sıra kayınca da, bizim oğlan bir sıra öne gelmiş ve dileği gerçek olmuş.
Muslera’nın elini tutmuş.