Mektup yazma devri internetle bitmişti. Gazete okuma ve Tv izleme devri de öyle görünüyor ki akıllı telefonlarla bitecek. Tek bir tıkla istediğimiz gazeteyi okuyabildiğimiz, ya da kaçırdığımız diziyi izleyebildiğimiz akıllı telefonlar ile hayatlarımız giderek daha da fazla mobilleşiyor. Kullanıcılar artık istedikleri içeriğe, istedikleri zaman, istedikleri yerden ulaşabiliyor.
Kullanıcıların %97’ sinin “bugün ne pişirsem” den tutun da, tatilde gidilecek yerlere kadar birçok aramayı mobil cihazlar üzerinden yaptığını ortaya koyan araştırma sonuçları pazarlama stratejilerinde de farklı bir sayfa açtı. Kullanıcıların anlık dürtülerle mobil cihazlarını kullanmaya başladıkları bu anlar “mikro anlar” olarak tanımlanıyor. Markalarını mikro anlara özel içerikler üreterek kullanıcıya sunan firmalar ise elbette rekabette bir adım öne çıkıyor.
Akıllı telefonlar sayesinde bilgiye, mekan ve zamandan bağımsız, bilgisayarımızı açmak zorunda kalmadan erişebilirken, karar mekanizması her zaman son kullanıcı bireyler. Oldukça önemli olan bu karar anları ise bizim “mikro anlarımız” …
Google tarafından yayınlanan “mikro anlar” raporunda, kullanıcıların satın alma kararlarını bir fiziksel mağazada bile olsa, mobil cihazları üstünden araştırarak verdiği, bir problemle karşılaşıldığı anda, hemen mobil cihaza yönelerek arama yaptığı belirtiliyor.
Kleiner Perkins Caufield& Byers (KPCB)’ ın araştırmasına göre yüzde 84’ümüz araba kullanırken navigasyon kullanıyor, yine çok yüksek oranlarda mikro anlarda haberleri takip ediyor, Twitter’ını kontrol ediyor, etkinlikleri, konserleri ve sosyal aktiviteleri bu mikro anlarda yakalamaya çalışıyor. Yüzde 46’ımız ise toplu taşıma bilgilerini, uçak ya da otobüslerin kalkış saatini mikro anlarda kontrol ediyor. Hızla değişen bu alışkanlıklar, şirketlerin web sayfalarını mobil uyumlu hale getirerek, kullanıcıların karar verme aşamasında seçeneklerden birisi olmak için farklı stratejiler geliştirmesini zorunlu kılıyor.
Başarılı “Mikro An” hedeflemesinin önemi
Herhangi bir arama motorunda arama yapan her kullanıcı farklı bir soruya yanıt arar. Son kullanıcıların hepsinde ortak olan bu özellik, bazı durumlarda yapılan arama kelimelerinde tamamen aynıdır. Sorgu sonrası listelenen sonuçlardan hangisinin tercih edilip tıklanacağı ise hedef kitlesinde farklılık gösterir. Son kullanıcılarını doğru ve iyi analiz eden şirketler, web sitelerinde çok yüksek rekabetli anahtar kelimeler yerine bu mikro anları doğru değerlendirerek daha yüksek tıklanma sayılarına ulaşabilmektedir.
Arama motorlarında yapılan geçmiş aramalar ve tıklamalar sürekli güncellenen veri havuzunda kullanıcıların karar anları gözetilerek onlara özel sorgu sonuçları sürekli güncellenir. Bu sorgu anları kısaca: neyi bilmek ister, nereye gider, neler yapar, ne alır… gibi genel sorulardan oluşur. Bu soruları çoğaltmak mümkün olsa da sadece bu 4 soruya verilen yanıtlar bile mikro anlarda web sitelerini bir adım öne çıkaran unsurlardır.
Son kullanıcısı ile iletişim halinde olan ve onlardan gelen sorulara yanıt veren web sitelerini Google çok sever. Google için önemli olan yaşayan web siteleri, yani ‘sosyal etkileşim’ dir.
Son kullanıcısı ile etkileşim halinde olan siteler, bir süre sonra son kullanıcısının sorduğu sorulara çok daha iyi yanıtlar veren içerikler üretmeye başlar. Bunu başaran siteler ise, SERP (Search Engine Results Page- arama motoru sonuç sayfası)’ de otamatik olarak yükselerek kullanıcıların mikro anlarında sordukları sorunun cevaplarında önerilen sitelerde üst sırada yer alarak önemli bir avantaj elde eder.