Prostat, her erkekte bulunan ve genç erişkin erkeklerde 18-20 gr ağırlığında olan bir salgı bezidir. Mesaneden sonraki bölümde yerleşen ve idrar yolunun bu kısmını çevreleyen bir organdır. Prostat ile ilgili karşılaşılan sorunlardan biri de prostat kanseridir. Erken evrede teşhis edildiğinde tedavi başarısı yüksek olan prostat kanseri, başlangıç evresinde genellikle belirti vermemektedir. Bu sebeple ailesinde prostat kanseri öyküsü olan erkeklerin 40 yaşından itibaren ve her durumda 50 yaşından sonra yıllık prostat kontrollerini yaptırması gerekmektedir.
Belirtiler farklılık gösterebilir
Sinsi bir karaktere sahip olan prostat kanserinin belirtileri evreye göre farklılık göstermektedir. Prostat kanseri genellikle erken evrede çok hızlı ilerlememekte ve belirti vermemektedir. Ancak bazı türleri hızla yayılabilir ve saldırgan olabilir. Prostat kanseri, erken evrelerde iyi huylu prostat büyümesi ile benzer şikayetlere yol açabilmektedir. Genellikle iyi huylu prostat büyümesinin belirtileri olan idrar yapma güçlüğü, gece sık idrara kalkma, kesik kesik idrar yapma, menide veya idrarda kan bulunması ve ileri evrelerde kemik ağrıları görülebilmektedir.
Kesin tanı biyopsi ile konulur
Kanda PSA yüksekliği, parmakla rektal muayene kanserle ilgili bilgi verebilse de, prostat kanserinin kesin tanısı prostat biyopsisi ile konulmaktadır. Biyopsi işleminde prostat dokusundan patolojik inceleme için örnek alınmaktadır. Klasik prostat biyopsisinin yanı sıra füzyon prostat biyopsi tekniği de prostat kanseri tanısında son yıllarda kullanılmaya başlanmıştır.
Füzyon prostat biyopsisi tümörü ve riskli alanları hedefler
Prostat bezinde bulunan tümörlerin saptanabilmesi için uygulanan klasik prostat biyopsi uygulaması, teknolojik gelişmeler ışığında yerini füzyon prostat biyopsisine bırakmaya başlamıştır. Günümüzde prostat bezinde bulunan tümörün yeri ve sınırları MR ile belirlenebilmektedir. Kanda PSA yüksekliği ya da muayenede şüpheli bulgu varlığında hastalara önce Multiparametrik Prostat MR yapılmaktadır. Füzyon biyopsi cihazı vasıtasıyla bu MR görüntüleri ve ultrasonografi ile elde edilen prostat görüntüleri üç boyutlu olarak üst üste getirilmektedir. Bu sayede MR ile saptanan tümör odaklarına ultrasonografi eşliğinde ulaşılarak hedef dokudan iğne biyopsiler alınmaktadır. Hedeflenen alanlardan alınan bu biyopsiler ile klasik biyopsiye göre daha yüksek oranda kanser saptanmaktadır. Tümörü ve kanser açısından riskli alanları hedefleyen tanı yöntemi olan füzyon prostat biyopsisi ile hem teşhiste gecikme önlenmekte hem de tekrarlayan biyopsilere gerek kalmamaktadır. Bu işlem hem lokal anestezi altında hem de ameliyathane şartlarında genel anestezi ile hasta uyutularak yapılabilmektedir.