Psikiyatri hekimi Dr. Süreyya Işık Coşkun, ülkemizde her yıl yüzbinlerce kişiye kanser teşhisi konulduğunu belirterek, görülme sıklığı her geçen gün artan kanserin, bedensel zorlukların yanı sıra kişilerin sosyal ve psikolojik açıdan ciddi sorunlara yol açtığını, bunun da hastalığın seyri ve tedaviye yanıtını olumsuz etkilediğini dile getirdi. Üstelik kanserin, sadece hastanın kendisini değil, yakınlarını da psikolojik anlamda etkilediğinin altını çizen Dr. Coşkun kanser tedavisi ağır ve uzun bir süreç olduğu için hastaların psikososyal destek almalarının hem kendileri hem de yakınlarının ruh sağlığı için önemli olduğunu ve hastalıkla mücadeleyi güçlendirdiğini anlattı.
“KORKU, UMUTSUZLUK, SUÇLULUK HİSSETTİREBİLİR”
Tıbbi gelişmelerle birlikte ölümün kaçınılmaz bir son olmaktan çıktığını ve kanserin tedavi edilebilir bir hastalığa dönüştüğüne dikkat çeken Dr. Coşkun, “Bununla birlikte kanserin ölümcül olduğu yönündeki psikolojik etki tamamen ortadan kalkmamıştır. Ciddi ve kronik bir hastalık olan kanser korku, umutsuzluk, suçluluk, çaresizlik, terk edilme, ölüm düşüncelerini de beraberinde getirebilir. Bu nedenle kanser insanlar tarafından bir yıkım gibi algılanarak hastanın ve yakınlarının ruhsal dengesinde bozulmaya neden olur. Bu yüzden kanser teşhisi ilk konulduğunda hatta daha konulmadan önceki teşhise dair şüphenin olduğu tetkik evresinde insanlar, ölümcül bir hastalığa yakalanma ile ilgili yoğun endişe ve huzursuzluk hali yaşayabilir” dedi.
Coşkun, kanserin, tıbbi-fiziksel bir hastalık olmasının yanında, ruhsal ve psikososyal bir sağlık sorunu olduğunu ve bu sebeple dünyada onkolojik hastalıkların tedavi süreçlerinde artan psikolojik ihtiyaçlara cevap verebilmek için psikoonkoloji alanının ortaya çıktığını ve ülkemizde de giderek yaygınlaştığını sözlerine ekledi.
“HASTA YAS SÜRECİNİN 5 EVRESİNDEN GEÇEBİLİR”
Dr. Coşkun, kanser hastalarında kriz veya yas sürecine benzer psikolojik tepkiler yaşandığına değinerek, “Öncelikle şok- inanamama durumunun olduğu evrede, kişi durumun gerçekliğini algılamakta zorlanır. Dışarıdan bakıldığında bu durum donukluk, sakinlik, metanet gibi algılanabilir. Kızgınlık, öfke evresi olarak kabul edilebilen aşamada ailelerine veya tedavi ekibine karşı tepkisel ve öfke barındıran bir süreç yaşanabilir. Pazarlık evresinde, keşke sağlığıma dikkat etseydim veya yakınlarıma daha fazla vakit ayırsaydım gibi pişmanlık içeren düşünceler, sorgulamalar gözlemlenebilir. Bu süreçte kişiler duygularını yönetemezse depresyona bile neden olabilir. Direnme evresi kanser öncesi ve sonrası hayat arasında duygusal geçişlerin yaşandığı, yeni hayata alışma döneminin olduğu bir süreçtir. En son aşamada ise artık kabullenme aşamasına geçilir. ‘Neden benim başıma geldi?’ gibi soruların artık sorulmadığı, önceki duygu yoğunluklarıyla baş edilebildiği, hastanın yeni yaşamına uyum sağladığı evredir” diye konuştu.
Bu evrelerin kişiden kişiye değiştiğini, yine de ortalama uyum aşamasına geçiş için yaklaşık olarak 6-8 haftanın normal bir süre olarak kabul gördüğünü belirten Dr. Coşkun, bu uyum sürecini beklendiği gibi atlatamayan kişilerde çeşitli ruhsal sorunlar yaşanabileceği konusunda uyarıda bulundu.
“BEDENSEL DEĞİŞİKLİKLER ‘KENDİLİK’ ALGISINI BOZABİLİR”
Kanser hastalarının yaklaşık yarısında duygusal güçlükler, psikolojik sorunlar yaşandığına dikkat çeken Dr. Coşkun, “Uyum bozuklukları, anksiyete, depresyon, azalan yaşam memnuniyeti ya da öz güven kayıpları yaygın olarak görülür. Öte yandan gerek hastalığın getirdiği bedensel sıkıntılar, gerek uygulanan tedavinin etkileri de psikolojik zorlanmalara neden olabilir. Saç dökülmesi, cerrahi işlemlerle kanserli dokunun alınmasına bağlı bedende yaşanan değişiklikler beden imajıyla ilgili sorunlara neden olabilir; bu da kendilik algısını olumsuz etkiler. Örneğin bazen meme kanseri vakalarında kanserli dokunun alınmasıyla birlikte kadın olarak kendisini eksik hissedebilen hastalarımız oluyor” diye konuştu.
Tedavi sürecinin uzun ve belirsiz olmasının da hasta ve yakınlarını olumsuz etkileyip yıpratabileceğine işaret eden Dr. Coşkun, hasta ve yakınlarına profesyonel destek almanın depresif belirtileri azaltacağını, öncesinde de mümkün olduğunca kendilerini koruyarak sosyalleşmeleri, yürüyüş yapmaları, küçük hobiler edinmelerini tavsiye etti.