RUH SAĞLIĞIMIZ İÇİN BİLGİ, BİRLİK ŞART

Ülkemizle birlikte tüm dünyada artan terör olayları yüzünden ruh sağlığının bozulması ve insanlarda kaygı, stres öfkenin arttığı günlerde en çok sorulan soru; bu konuda neler yapabilirizİ

bu duygularla nasıl başa çıkabiliriz? Türkiye’nin çok ciddi bir dönemden geçtiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Duygudurum Vakfı (DUVAK) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Yıldız   ruh durumumuzla ilgili sorularımızı yanıtladı:
 

“Ülkemiz, milletimiz çok ciddi bir dönemden geçiyor. Maalesef, başımızda ciddi bir örümcek ağı (FETÖ), ensemizde mermi (PKK, PYD, İŞİD), yakın tarihimizde her seferinde bizi daha da geriye sürükleyen geçmiş askeri darbeler ve her birinin maddi, manevi, ruhsal, politik izleri ile yaşamayı ve ülke olarak ayakta kalmayı öğrenmeye çalışıyoruz. Bugün yaşadıklarımıza sadece coğrafi sınırlarımız çerçevesinde baktığımızda öfkeye, hınca kapılmak, suçlayacak birilerini bulmak kolay oluyor. Ancak dünya perspektifi ile geçmişi de hesaba katarak bakabildiğimizde önemli güçlerin bir asıra yaklaşan oluşum tarihini, sınırsız ekonomik imkanlarını ve dünyadaki en zeki, en iyi eğitimli insanları aralarına alarak bugün çok kilit noktaları tuttuğunu da denkleme koymamız gerekiyor. O zaman bugün yaşadığımız duruma Kurtuluş Savaşının başka bir versiyonu olarak bakmak sanırım abartılı olmaz. Ancak artık, kadın erkek yaşlı, genç; mermi ve silah toplayarak topla tüfekle savaş olmuyor. Savaşlar strateji oyunları ile oluyor. Ne kadar çok görüş değil bilgiden ibaret kaynaklardan referans verilen okursak o kadar öfkenin yerini korku, endişe ve birlik olma arzusu alıyor. Vatan bizim, millet bizim, savaş bizim! Biz birlik olursak, geçmişimizden ders alarak öfkeyi bilgi ile irfanla, birey olarak kendimize düşeni yapmakla dizginlersek kazanan biz oluruz. Aksi takdirde hararetli, heyecanlı, az bilgi ile kutuplaşmaya meyilli insanlar topluluğu olarak kaybettiklerimizin idrakine varmak şöyle dursun elimizde kalanlara bile sahip çıkamayız. Sözün kısası, Ruh Sağlığı için bugün toplumsal düzeyde ön planda olan duygularımız sanırım kaygı, stress, öfke, kutuplaşma, nefret. Devası ise bilgi, idrak, birlik duygusu, ve birey olarak kendimize düşeni yapmak.

Bu arada beyin ve duygudurumun da kalp ve nabız gibi hepimizde olduğuna ve ancak optimum düzeyde işliyor olması halinde verimli ve mutlu bir hayata sahip bireyler olabileceğimize ve bu bireylerden oluşan müreffeh bir toplum hayaline ulaşabileceğimize dair bilinçlenmeyi sağlamak da çok önemli. Duygudurum kavramı altında anlatılan ‘öz güvenimiz, enerjimiz, uykumuz, iştahımız, düşünme ve kavrama hızımız, yaşamdan ve yaptıklarımızdan keyif alma becerimiz’ yaşamımız boyunca subklinik dediğimiz hastalık için eşik altı dalgalanmalar gösterebilmekte ve evde, iş veya okulda ve/veya sosyal açıdan üretkenliğimizi etkileyebilmekte. Bu yüzden beyin ritmimizi yani Duygudurumumuzu da takip etmeliyiz ve optimum düzeyde tutmaya çalışmalıyız. “

“Gelişen teknoloji ve yaşamın hızlanması yine insanların içine dönük bir ruh haline bürünmesini de etkiliyor özellikle bilgisayar bağımlılıkları sanal iletişim çok popüler günümüzde bu konuda neler söyleyebilirsiniz?”

“Bir yandan iyi zira, haberler jet hızıyla yayılıyor; bir yandan da yüzeysel bilgilenme, gerçekten uzak yüzeysel duygu paylaşımları, herkesin hayatını iyi gösterme çabası ya da yine yüzeysel gerçeği tam yansıtmayan paylaşımlarla başka insanlarda ‘bak herkes iyi bir ben kötüyüm ya da bunları ben niye yapamıyorum’ duygusu yaşatma riski taşıyor. Belki her şey için geçerli olduğu üzere aşırılığa kaçmadan kullanmak ve etkilenmek lazım. Tabii bence en önemlisi de sanal olmayan olmaması gereken paylaşımların yerini almasına müsaade etmemek. Aksi takdirde, bir bakarız en yakınımızdaki en canımız dediğimiz insanın gerçek dünyasından bihaber oluruz. Bu etrafımızdaki bozuk çarpık ilişkileri karakter oluşumlarını gözden kaçırmak gerekli tedbirleri alamamaktan, kör ebeveynler olmaya, aldatılan eşler olmaya, değer yargıları gelişmemiş, ürerken olmaktan uzak doyumsuz bir gençlik oluşumuna kadar uzanabilir. O yüzden özellikle hayatımızın birinci çemberindeki ilişkilerimizi bile farkında olmadan sanal ortama taşımış olma riskinden korunmalıyız. Unutmamalıyız ki hiçbir şey göz teması ve beden dili eşliğinde aktarılan  duygu ve düşünceler kadar gerçek ve doyurucu olamaz.

 

“Son olarak Türkiye, Avrupa ve Amerika ile kıyaslandığında ruh sağlığı açısından ne durumda?”

“Bence Türkiye’yi sadece Avrupa ve Amerika ile kıyaslamamak lazım, zira dünya sadece Avrupa ve Amerika demek değil. Etrafımıza dünya perspektifi ile bakmayı ama bunu bilgi ile donanarak yapmayı prensip edinmeliyiz. Bugün ya da yakın geçmişte bizden çok daha zor durumda olan ülkeler var. Kaldı ki, sevgili dostum ve meslektaşım Prof. Dr. Mehmet Sungur’un önümüzdeki yıl Türkiye’de yapılacak olan Avrupa Davranışcı Terapiler Kongresi için endişelenen 1800 Avrupalıya seslenirken söylediği gibi ‘Terörizmin önyargısı yoktur. Öyle ya da böyle hepimiz aynı geminin farklı bölümlerindeyiz ve ülkemiz sıkıntı yaşıyor olsa da önyargısız terör herkesi ziyaret edebilir. Yaşam yalnızca iyi hissetmek değil, tüm duyguları hissetmek için yaşanır..’. Dolayısıyla, öfke ve endişe sanırım az ya da çok her yerde. Bu kısmı tabii hergün şehit veren yeni bir darbe riski atlatmış ve kalın bir örümcek ağı temizlemeye çalışan bir ülke olarak bugün ruh sağlığımızın önemli bir boyutu.

Ancak genel anlamda kültürel farklılıklar dışında az çok paralel durumdayız denilebilir. Ama tabii bunu geçerli istatistiklerle doğrulamak ve bugün ilaç ithalat ve ihracatı ve sanayii olarak ve bilimsel anlamda yaşadığımız tıkanıklıkları farkedip çözecek hale gelmeyi ümit ederek ifade ettiğimi de vurgulamak isterim.

                Şöyleki, bugün ruh sağlığı için çok önemli bazı ilaçlar Bakanlığımızın bazen maliyetin altında kalan fiyat politikaları  nedeniyle, ya üretimden kalkıyor, ya FDA onayı aldığı halde hiç Türkiye için ruhsat başvurusunda bulunulmuyor ya da Avrupa ve Amerika daki fiyatlandırmaları aşağı çekmesin diye piyasadan çekiliyor. Aslında bu durum sağlık giderlerinde kar sağlama niyetiyle başlıyor ama Dünya pazarında olan etkin ilaçların ülkemizde kullanılmasını engelleyerek, sağlık sistemine artan morbidite, mortalite, ve iş gücü kaybı ile kat ve kat misli ile geri yük bindiriyor. Bu durumu yetkilerin ve halkın dikkatine arz ederek düzeltilmesi için hasta, hekim, odalar, ve yetkili makamlarca hep birlikte uğraş vermemizi temenni ediyorum.

                                Son olarak ta özel olarak ruh sağlığı için genel olarak da tüm tebabet sanatı için en zeki en çalışkan öğrencilerin tercih ettiği, alanında dünyaya sesini duyuran değerli hocalarımızın eğitim ve klinik hizmet için özgürce yoğun motivasyonla öğrenci yetiştirerek, tebabet sanatını öğrettiği Tıp Fakülteleri ve klinik hizmet koşulları temenni ediyorum. Aksi takdirde hala dünya liderleri arasında konuşabilen seslerimiz varken bu varoluşu ileriye taşımak şöyle dursun tamamen kaybetme riski ile karşı karşıya olabiliriz.  “

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri