Nihayet karşılıklı bir araya gelmişlerdi. Birbirlerini tanımadan ama yine de birbirlerine düşman olmanın anlamsızlığını hissetmişlerdi bir nebze. O yüzden bu bir araya geliş, kendi gerçeklikleriyle bir yüzleşme gibiydi. Bir bütünün birbiriyle bağlantısı olan iki ayrı parçası olmanın ne demek olduğunu bilmiyorlardı henüz. İkisi de birbirlerinden kopuk yaşamanın ne kadar eksik olduğunu sonuna kadar tatmışlardı. İlk kim uyanıp bu buluşmaya davet etmişti bilenmez. Belki de ikisinin sahibi olan ”beyin” yeter artık bu ayrılık demiş ve onları bir araya getirmeye karar vermişti. O da bu uyumsuzluk ve kopukluktan uzun süredir rahatsızlık duyuyordu. Nasıl duymasın ki kendisinin yaşamın merkezi olma özelliğini; sağ beyin ve sol beyin olarak ifade ediyordu. Tüm duyular ve düşünsel algıların merkezi olan beynimizin; bedenimizin en karışık organı olmaktan dolayı sorumluluğu vardı elbette.
“Her türlü sorun bilgisizlikten ve iletişimsizlikten kaynaklanıyorsa işte size hodri meydan… Her ikiniz de anlatın kendinizi.”
Sol beyin; her zaman ki düşünen adam pozisyonunda, birazda egosal bir tavırda karşı tarafın konuşması hakkında fikir üretmeye başlamıştı bile. Sezgileriyle bunu hisseden sağ beyin onun; yine içinden de olsa sürekli konuşmasını durdurmak için yumuşak bir sesle devreye girdi:
“Hayatımızdaki bu ilk ve büyük buluşmamızı birbirimizi tanımamız için, iyi bir fırsat olarak görüp söze başlamak istiyorum izninle. Kendimi tam olarak ifade edebilmek istiyorum. Sağ beyin olarak; yaşamı evrensel olanla beslemek için varım. Yaşamın görünmeyen besinleri vardır ya… Zekâ, üretkenlik, duygular, renkler, ritim gibi onları ben sağlarım. Bir ağaç misali; kökleri toprakta derinlere inerken, gövdenin yukarılara gökyüzüne doğru büyümesi gibi insan yaşamının denge ve karar merkezi olurum. Yani insanda, yerçekimi ve gök çekiminin uyumlu bir dengesini sağlarım. Yerim kafatasının sağında olmasına rağmen bedenin sol tarafını yönetirim. Kalple sıkı bir işbirliğim var. Evrensel ve ilahi sistemden aldığım ilhamları işlemek, üretmek ve sonra da onu kalple paylaşmak en sevdiğim şey.
Hepimizin hayata, kendimize, dünyaya, insanlığa, yaradana karşı olan sorularımız vardır ya işte o sorular benden çıkar. Farkında olsak da olmasak da kim bu soruları sormadı ki hayatında? Ne de olsa yaratıcılığın, duyguların aynı zamanda çözümün merkeziyim“ dedikten sonra bir süre susar sağ beyin. Sanki bir şey eksik kalmış gibi bir hali vardır. Sonra tekrar konuşmaya başlar, bir şeyleri itiraf edercesine:
“İşte tam bu noktada bir şey itiraf etmek istiyorum. Benim bu bahsettiğim zekâyı, ilhamı, üretkenliği, duyguları işlettikten sonra devretmem gereken bir yer var. Nereye devredeceğimi bilemiyorum. Orayı çözemiyorum bir türlü.”
Hemen burada beyin devreye girer. “ Açılması gereken çok güzel bir noktaya geldin. Hadi şimdi sözü sol beyine bırakalım bakalım o ne söyleyecek kendisi hakkında.”
Sol beyin; sözü ele alır büyük bir mutlulukla… Ne de olsa bütün ifadelerin merkezidir kendisi:
“Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Devretmem gereken dediğin yer benim. Bana devretmen gerekenleri yapmazsan kendini ifade edemezsin. Boşa gider emeklerin anlam bulmaz. Benim en öncelikli görevim düşünceleri ifade etmek.”
“Ben sizi niye bir araya getirdim sanıyorsunuz, birbirinizle olan bağın farkındalığına varmanız için“ diye sevinçle araya giren beynin sesidir bu. “Devam et bakalım daha ne bağlantılar çıkacak sol parçam?”
“Benim ilgi alanım dünya işleri, para kazanmak, sabah uyanmak, yemek yemek, üremek gibi şeyler. Bunları yaparken bolca düşünürüm. Kuralları çok severim: kırmızı ışıkta durmak ve nezaket kurallarına uymak gibi. Formüle edilmiş şekilde yaşayabildiğim için kurallar benim varlığım için çok gerekli. İnsanların toplumda kabul görmesini sağlarım. Ayrıca karşıdan karşıya geçmek, evin ziline basmak, durakta sıraya girmek gibi rutin olarak ve hiç düşünmeden yaptığımız işlerden de sorumluyum. İnsanın yazılı, sözlü, beden dili gibi bütün ifadeleri benden çıkar. Kendini ifade etme şekline ve tarzına ben karar veriyorum. Bazen yanıma egoyu da alıyorum. Bedenin sağ tarafını yönetiyorum. Göksel âlemle, ilhamla hiç işim olmaz. Dünyayı güçlü bir şekilde yönetiyorum. Kurallar koyuyor ve uyulmasını sağlıyorum. Hakkımda olumsuz yorumlar yapılıyor. Bazen beni küçümsüyorsunuz farkındayım ama kendinde olan bir parçayı küçümsemenin ne anlamı olabilir ki? Benden kaçış yok, beni kabullenmek ve doğru kullanmak en iyisi.”
Sağ beyin ile sol beyin birbirleriyle olan ilişkilerinin farkındalığını görmenin şaşkınlığında iken;
“Artık sizi birisiyle tanıştırmanın zamanı geldi. Karşınızda iplikçikler. Onun görevi ikinizin arasında bilgi alış verişini sağlamak ve sizi birbirinize bağlamak. Sağ beynin ilhamla aldığı bilgiyi işleyip, sol beyne günlük hayata uyarlanması ve ifade edilmesi için gönderilmesini yapan aracılar. Şimdi sözü onlara bırakalım.” diye beyin sırayı iplikçilerine verir:
“Bizler varlığı ve görevleri pek bilinmeyen aracılarız. Bedende var olan her bir mikroorganizma gibi anlamlıyız. Fark edilmek isteriz. Bazen sizin gibi, iki beyin bölümü birbirine küsüp iletişimi kesiyor. Durum böyle olunca biz ya hiç bilgi alamıyoruz ya aldığımız bilgiler bizde kaldığı için dolup taşıyor. Böyle olunca da hayatı çok olumsuz etkileyen sonuçlar çıkabiliyor. Lütfen beynin iki bölümü, birbirinizi tanıyın ve birlik ilan edin.”
Beyin; sağ ve sol tarafı ve bunlar arasında iletişimi sağlayan iplikçilerle beraber insanlara seslenir:
“Denge, uyum, yaratıcılık, üretkenlik, neşe, mutluluk gibi insana lazım olan her şey için ilk durağın beynin olsun. Birlik bilincini önce kendi içinde başlatıp sonra kalbe doğru olan yolculuğa çıkabiliriz. Şimdilik bu kadar olsun. Kalpte buluşmak üzere…”