Merhaba sevgili Medya Ege okuyucuları. Gündem yine yoğun. İkinci bir pandemi süreci yaşıyoruz. Aslında süreç devam ederken hep birlikte rehavet içindeydik. Bir anda kendimizi yine kısıtlamalarla iç içe bulduk. Artık kaçabileceğimiz bir yer yok ve bu süreci mümkün olduğunca az hasarla atlatmak için üstümüze düşenin fazlasını yapmak zorundayız diye düşünüyorum.
Bazı süreçler zor diye nitelendirilir, insan yaşamından çok şey alıp götürebilir ancak bu süreçler bizim kendimizi düşünce düzeyinde daha sağlıklı hale getirebilmek için bir fırsat da sunabilir. Kendimizle baş başa kalabileceğimiz bu süreci değerlendirebiliriz diye düşünüyorum. Hazır evdeyken bunu nasıl yapabiliriz. Gelin birlikte inceleyelim.
İnsanların yaşadıkları her duygunun bir nedeni vardır. Bu duyguların sebebi düşüncelerimizdir. Yani biz ne düşünürsek onu yaşarız. Örneğin size bir iş verildi. Siz o işin çok sıkıcı olduğunu düşünüyorsanız yaparken sıkılır ve keyif almazsınız. Yaşadığınız duygu da keyifsizlik olur. Aslında bizim bir duygu hissetmemiz olaylar ya da insanlar yüzünden değildir öyle düşündüğümüz için öyle hissederiz. Ne olup bitiyorsa bu bizim düşünsel dünyamızda olup bitmektedir.
O zaman, bir olay yaşadığımızda kendimize ne hissettiğimizi sorabiliriz. Bu bilgi ışığında düşüncemizi değiştirebilirsek duygumuzu da değiştirebileceğimizin farkına varabiliriz. Gösterdiğimiz duygusal tepkilerin doğrudan sorumlusu bizim algılarımız olduğuna göre değerlendirmelerimizin de öznel olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.
İkinci sayabileceğimiz nokta, işe yaramayan düşünce biçimlerimizdir. Bazen düşüncelerimizi abartırız, aşırı yalınlaştırır küçültürüz, mantıksız geçersiz varsayımlarda bulunuruz, yanlış çıkarımlarda bulunur, yaşadıklarımızı sadece iyi sadece kötü olarak algılar, iki uçta gideriz.
Yaşadığımız sıkıntı bu tarz akıl yürütmelerden kaynaklanıyorsa bu sıkıntılarla başa çıkmamızın yolu düşünce biçimimizi değiştirmektir. Çünkü bizi çökerten şey, taşıdığımız yük değil o yükü nasıl taşıdığımızdır. Bunlara inanma eğilimimiz de işimizi zorlaştırıyor gibi görünür. Bu akıl yürütmelerin pek çok sebebi olabilir. Önemli olan, bunlarla nasıl başa çıkacağımızdır.
Bu düşünme şekillerimizin üzerinde geçmişin etkileri vardır ama bugünün etkileri daha fazladır. Kalıtsal ve çevresel etkenlerini de yadsımamamız gerekir. Yapmamız gereken, neden devam ettiğini sorgulamaktır. Kendi kendimizi zehirleme yeteneğine sahibiz düşünce olarak. Dolayısıyla da bu düşüncelere bağlı kalmak ruhsal rahatsızlıklarımızın devam etmesine neden olur.
O zaman yapmamız gereken şudur: Geçmişteki düşüncelerimizi yeniden değerlendirip baştan çerçevelersek bundan kurtulma şansımız artar. Geçmişteki haliyle bize rahatsızlık verdiyse o zaman geçmişteki haliyle düşünmeyi bırakabiliriz. Sonuçta işe yarasaydı bugün bu sorgulamayı yapmak zorunda kalmazdık.
İşlevsel olmayan bu düşünce biçimlerimizi değiştirmek zor görünebilir. Ancak bunları tanıyıp, bunların üzerine gidip bakış açılarımızı değiştirmek için etkin ve sürekli bir çaba içine girmemiz gerekir. Bu çaba ilk başta yorucu gelecektir. Devam edip irade gösterdiğimizde başarı kaçınılmazdır. Sonuçta bunu azaltma gücüne sahip olduğumuzu görebiliriz.
Hayatın bazı dönemleri yazının başında da dediğim gibi, bizi bir yere götürür. Kendimizi çaresiz, çözümsüz hissedebiliriz. Kontrolün bizde olmadığı zamanlar yaşayabiliriz. Akışta kalmanın daha akılcıl olduğu bu dönemlerde, kendimiz için ne yapabileceğimiz önem kazanır. Daha sağlıklı düşünme biçimleri kazanmak, kendimiz için yapabileceğimiz en güzel eylem diye düşünüyorum. Hepinize sağlıklı düşünceler üretebileceğimiz günler diliyorum.