Merhaba sevgili Medya Ege okurları, bu hafta yine çok değerli bir konuğum var. En sevdiğimiz şarkıların arkasındaki gizli kahraman Tansel DOĞANAY.
O Türkiye’nin efsane aranjörlerinden biri. Yaşar, Aslı Güngör, Göksel, Demet Sağıroğlu, Candan Erçetin, Fatih Erdemci, ve daha onlarca müzisyenin başarısında imzası var. Farklı tarzlarda birçok albümde aranjörlük ve prodüktörlük yapmış tam bir müzik üstadı.
Tansel Bey öncelikle bunca işin gücün arasında beni kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Müzikle tanışmanız nasıl oldu?
Rica ederim, müziğe ve müzisyene değer veren arkadaşlarla konuşmak her zaman çok değerli, ben de teşekkür ederim. İlkokulda ablamın akordeonunu kendi kendime çalabildikten sonra, annemin örgü şişleri ile taburelerde davul, sonra O.D.T.Ü. Şehircilik bölümünde okurken org alınmasıyla da okul orkestralarında klavye çalmam sayesinde müziğe başlamış oldum. 1987 de, Hey dergisinin açtığı bir beste yarışmasında bir kız vokalist arkadaşla dereceye girip Ankara’dan İstanbul’a kayıt yapmaya geldik ve rahmetli Melih Kibar ile tanışıp Doruk Onatkut ile stüdyoya girdik, sonra bütün şarkılar toplama kaset olarak yayınlandı.
Sizin düzenlediğiniz çoğu şarkıyı bilmeyen yoktur, çok büyük isimlerle çalışıyorsunuz, ilk fark edildiğiniz aranjeniz hangisiydi?
İlk aranjem Demet Sağıroğlu'nun Kınalı Bebek Clubmixi idi, sonra Göksel Kılıçlar, Gönüllü Yazıldım, sonra Yaşar ile Divane şarkıları dikkat çekti ama herhâlde en çok fark edildiğim düzenlemem, Fatih Erdemci’nin söylediği Ben Ölmeden Önce oldu. Bugüne kadar birçok sanatçı tarafından cover yapıldı.
Bir şarkının sözü, müziği kadar aranjesinin de ne kadar önemli olduğunu sıklıkla görüyoruz, mesela çok ünlü bir ismin söylediği ama ses getirmeyen bir şarkı farklı bir düzenleme ile hit olabiliyor, aranjenin şarkının duygusundaki önemi nedir?
Aranjörler terzi gibi, normal bir insana güzel bir elbise dikerek başarılı olabilirsiniz, biz gerekirse besteye ortak olup, yeni introlar, keman melodileri ile şarkıyı daha duygusal veya vasat bir besteye inanılmaz bir ritim oturtarak da dikkat çekici yapabiliyoruz. Bir de şarkının ruhuna uygun bir tarz düzenleme daha başarılı oluyor, yani doğru ritim, doğru yürüyüş. Bazen bu ilk seferinde çıkmayabiliyor, o yüzden bazı şarkılar remix veya farklı bir versiyonla parlıyor.
Yüzlerce tecrübeniz var, size düzenleme için geldiğinde bir şarkının tutup tutmayacağını anlıyor musunuz?
Hissedebiliyorum ama tabi ki yanılma payı var, özellikle hiç beklemediğim bir şarkının tutması beni çok şaşırtıyor, artık günümüzde tanıtım, reklam, sosyal medya ve radyo promosyonları çok etkili, artık şarkı tanıtılmadan başarılı olamıyor, 90’larda radyolar beğendimi şarkı hit olurdu, şimdi çok destek gerekiyor, çünkü çok fazla şarkıcı ve şarkı var.
Aslı Güngör’ün Meleklerin Yolu teklisinde de gördük imzanızı, çok farklı ve güzel bir iş, size neler hissettirdi?
İlk duyduğumda da çok beğenmiştim, Aslı ve ekibinin pozitif enerjisi ile çok keyifli bir çalışma yaptık, akustik tarzı biraz daha modernize ederek harmanladım, vokal kayıtlarında çok yumuşak bir ton yakaladık. Çok hoş bir şarkı oldu.
Sanatçıların albümlerine baktığımızda hepsinde farklı bir aranjör ile çalıştığını görebiliyoruz. Ama sizden vazgeçemeyen isimler var bu bağlılığın sebebi nedir?
Şarkıları yapınca albüm projelerinde artık arkadaş ve kardeş gibi oluyoruz, gezilere yemeklere gidip ailecek görüşebiliyoruz, bir bakıma alışkanlık oluyor, çıkan sonuçlar da güzel olunca, benle rahat çalışıyorlar.
Yaşar sizin için ilelebet aranjörüm diyor, yollarınız nasıl kesişti?
Ben Göksel Kılıçlar albümünü bitirdiğimde sevgili Sarp Özdemiroğlu da Topkapı Müzik bünyesinde Ege’nin ilk albümünü bitirmişti. Bana Yaşar adında genç bir besteci vokalist olduğunu söyledi, o prodüktör benim de aranjör olarak çalışmamı teklif etti. Yaşar ile Taksim de bir plakçının önünde tanıştık, önce telefonlaşıp mont renginden birbirimizi nasıl tanıyacağımızı konuştuk. Sonra çok iyi arkadaş olduk zaten. Çok heyecanlı, yüzlerce bestesi olan bir gençti.
Öyle iyi bir sound yaratıyorsunuz ki yeni çıkan bir albümdeki şarkı ilk kez dinlendiğinde bu düzenleme kesin Tansel Doğanay’ın dedirtebiliyorsunuz, ben buna şahit olmuş biri olarak bu başarı ve özgünlüğün sırrını merak ediyorum, Allah vergisi mi, çalışarak mı oluyor?
Aslında biraz da tesadüf oldu, ben gitar çalmamama rağmen, Yaşar ile Akdeniz müziği ile ismimin duyulması ile, daha pop bir Latin düzenleme tarzı doğdu, insanlar da bu soundu çok sevdi, bu da biraz imza gibi oldu. Bir klavyeci olarak gitar melodileri yazmam dikkat çekti. Bu arada benim elektronik dans müziği, pop opera tarzında da düzenleme ve bestelerim var ve İngilizce şarkılar üzerinde çalışıyorum. Bu çalışmalarımı Ont Music Network etiketi altında kendi şirketimden yayınlamaya başladım.
Çok merak ettiğim bir soru da şu, gelen şarkılardan beğenmeyip geri çevirdikleriniz oluyor mu?
Evet, şarkıya inanmıyorsam en güzel düzenlemenin bile şarkıyı kurtarmayacağını hissediyorum. Bir de şarkıcı besteye güvenmiyor, bunu belli ediyor ve aranjeyle kurtarmak istiyorsa, bu da beni geriyor. Şarkı vasat ise Prag senfoni orkestrası bile kurtarmıyor ama bunu anlamak için defalarca düzeltmeler ve versiyonlar olabiliyor, vakit ve emek kaybı. Geçmişte çok ünlü iki sanatçının albümlerinde de istemediğim şarkılar olmuştu ve ben beğendim şarkıları düzenlemiştim.
Maddi ve manevi yönden değerlendirecek olursanız, Türkiye’de müzik sektöründe yer almayı nasıl değerlendiriyorsun?
Eskiden sahiden maddi manevi daha bereketli yıllardı, günümüzde sosyal medya patlaması, her evden yetenekli bir gencin çıkıp youtube’a video koyması, onlarca ses yarışması olayı farklı bir yere götürdü ve müzik sektörü taştı. Böylece tanıtım, reklam ve radyo promosyonları çok önem kazandı. 90’larda sahiden iyi şarkılar, iyi şarkıcılar çıktı, şimdi de iyi besteler ve sesler var ama isimlerini duyurmaları eskisi gibi kolay değil. Müzik trafikte, meyhanede veya ders çalışırken dinlenilen, video altı bir mecra oldu, çünkü her gün yüzlerce şarkı ve şarkıcı çıkınca insanlar ilgilenmemeye başladı. Bir de ülkemizin, ekonomik, politik ve jeolojik durumunun devamlı değişmesi müziği çok etkiledi.
Müzik dünyası artık dijital platformlarda, şarkı çıkarmak kolaylaştı, bu sizin işlerinizi nasıl etkiledi?
Bu hem avantaj hem de dezavantaj bence. Çünkü eskiden plak şirketlerini sektörde yetişmiş insanlar yönetiyordu ve plak, kaset ve cd basıyorlardı ve çoğu kez isabetli kararlar verdiler, çok iyi işler çıkardılar. Ama mp3 devrimi ile güçlerini kaybettiler, herkes internetten şarkı indirince azaldılar ve teknolojik yeniliklere ayak uydurmaya çalıştılar. Bu dönemde besteci ve şarkıcılar şirketlere çok bağımlıydı ama bu kadar çok yetenek de yoktu. Şimdi herkes dediğiniz gibi her şeyi çıkarabiliyor ama bu da bir karmaşa yarattı çünkü arada sahiden vasat işler de var bu da bilgi kirliliği yarattı, insanların bu kadar şarkıyı dinlemeye, elemeye vakitleri yok. Ben de dijitalleşmenin avantajını kullanarak, farklı tarzda yeni sesleri şirketimden yayınlamaya başladım.
Son olarak pandemi süreci hepimizi maddi manevi çok etkiledi, ilk karantina günleri hepimiz için sosyal detoks gibiydi ama bu defa oldukça korkutucu günler yaşıyoruz, siz bu süreci nasıl geçiriyorsunuz?
Shakespeare kolera salgınında yazmış Kral Lear oyununu. Yani en ünlü eserini karantinada yapmış. Bu zamanlar çok zor ama ben bu kriz süreçlerini yeni şeyler üretme, yeni beceriler öğrenme ve meditasyon, fiziki sağlık çalışmaları ile değerlendirilmesi tarafındayım. Bizler üretici, yaratıcı insanlarız ve hep daha iyisini yapmaya çalışmalıyız, Allah vergisi yeteneğimizle insanlara güzel duygular ve umut aşılamalıyız. Elbet pandemi bitecek ve bu karantinada ürettiklerimiz bize yeni ufuklar açacak. Eskiden günde 5 yere uğramamız gerekirken şimdi sıcacık evimizde istediğimiz kitabı okuyup, dizi izleyebiliyoruz, müzisyen olarak yeni eserler üretmeli ve umut dolu günlerde değerlendirmeliyiz. Maddi olarak bakarsak pandemi bize yeni para kazanma yolları öğretti; online enstrüman dersleri, daha önce alışık olmadığımız online konserlerden para kazanma fırsatları gibi. Bir de birlik ve beraber olmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz bu süreçte.