Washington ve Ankara arasında süren Rakka operasyonu ve Menbic görüşmelerinde yeni bir formül ortaya çıktı. Ankara, SDG içindeki Arap unsurlar ve ÖSO’nun işbirliği yapmasını önerdi. Üst düzey bir Türk yetkili, Washington'ın 'Arap unsurların işbirliğine itirazı olmadığını' söyledi.
İsminin verilmesini istemeyen üst düzey bir yetkili, henüz planlanma aşamasında olan Rakka operasyonu ve Fırat Kalkanı Operasyonu’yla ilgili Ankara'da gazetecilere bilgi verdi. Türkiye ve ABD arasında Rakka operasyonu için sürdürülen görüşmelerdeki en önemli sorun, YPG’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) operasyonda yer alması. YPG’lilerin Menbic’deki varlığı da Ankara ile Washington arasındaki anlaşmazlık noktalarından.
Üst düzey yetkili, hafta başında Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Blinken ve Obama’nın IŞİD’le mücadele özel temsilcisi McGurk’e hem Rakka operasyonu hem Mebic için ‘Arap unsurların birlikte çalışması önerisi yapıldığını’ söyledi:
“Türkiye'nin YPG ile ilgili görüşü belli, içeride farklı dışarıda farklı konuşmuyoruz. YPG ile PKK aynı şey. Bir terör örgütünün başka bir terör örgütüyle mücadele ettiği gerekçesiyle meşrulaştırılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Blinken'a da bu görüşlerimizi ilettik.
SDG’nin Arap unsurları ve ÖSO’nun birlikte çalışmayı öğrenmesi lazım. Menbic’de SDG’nin Arap unsurlarıyla ÖSO unsurlarının ortak bir yönetim kurmasını istiyoruz. İleride Rakka’ya dönük operasyonda da bu Arapların birlikte hareket etmesi gerekir. Onun için SDG’den çözülmeler olacaktır, biraz da çaresizlikle oraya takılıp gidiyorlar. Nerede kendilerini daha güvende, rahat ve ihtiyaçlarını giderebileceklerini hissediyorlarsa oraya yöneliyorlar. Bunu ÖSO ile hissederlerse ÖSO ile çalışırlar.”
“ABD’NİN İTİRAZI YOK”
ABD’nin ‘Arap unsurların birlikte hareket etmesine itirazı olmadığını’ belirten üst düzey yetkili, “ancak ne olacağını sahada, fiiliyatta görmek gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Bize sürekli olarak söylenen, buradaki Arap unsurlar. Rakka bir milyonluk bir Arap şehri. Bu şehre karşı yedi sekiz binlik Kürtle harekât yaparsanız etnik savaş başlatırsınız. Kan davası bizim sınır boyumuzu yangın yerine çevirir” dedi.
‘RAKKA OPERASYONU BÖLÜNMEYE YOL AÇMAMALI’
“Rakka operasyonu iyi planlanmalı. Burada önemli olan Suriye'nin birliğini ve bütünlüğünü gözetecek, yeni kavgalara, bölünmelere yol açmayacak bir doğru yaklaşımla bu harekâtın yapılmasıdır. Biz Rakka konusunda koalisyonla güçleriyle birlikte gereken adımları atmaya, birlikte planlama yapmaya hazır olduğumuzu söylemiştik en üst düzeyde. O görüşümüzü ifade ettik.”
Türkiye, YPG’nin dâhil olduğu bir operasyona şiddetle karşı çıkıyor. Ankara’dan YPG’nin dâhil olmadığı bir operasyona destek verileceği açıklamaları geliyor. Washington ise SDG konusunda ısrarcı. Son olarak 22 Eylül’de ABD Savunma Bakanı Carter ve Genelkurmay Başkanı Dunford, Senato’daki oturumda ifade verirken Rakka operasyonu için SDG’ye desteğe devam edileceğini açıklamıştı.
Üst düzey yetkili, Rakka operasyonunda Türkiye’nin vereceği desteğin detaylarının henüz belli olmadığını, askeri yetkililer arasında görüşmelerin sürdüğünü ve ihtiyaçlarla ayrıntılı planlama yapılmadığını belirtti.
‘FIRAT KALKANI’NIN NE KADAR SÜRMESİ GEREKİYORSA SÜRECEK’
Fırat Kalkanı Operasyonu ile ilgil de bilgi veren üst düzey yetkili, güneydeki El Bab bölgesinin de harekât hedefinin içinde olduğunu söyledi. Alınan bölgelerde kalıcılık sağlayarak yavaş adımlarla ilerledikleri bilgisini verdi.
Yetkiliye Kılıçdaroğlu’nun ‘operasyon yedi, sekiz yıl sürecek’ sözleri hatırlatıldığında ise “O kadar sürmesi gerekiyorsa o kadar sürecek tabii” yanıtını verdi.
ABD’nin El Bab operasyonuna yönelik itirazları olduğu iddiaları için ise “Bizimle temaslarında böyle bir şey dile getirmediler” dedi.
‘MENBİC DE GÜVENLİ BÖLGENİN İÇİNDE’
Ankara’nın operasyon kapsamında iki pozisyonu olduğunu belirten üst düzey yetkili, “Bizim şu andaki derdimiz DAEŞ’i o bölgeden çıkarmak, temel hedefimiz bu. O bölgede YPG’yi istemediğimizi de söyledik. Fırat’ın batısında PKK, YPG olmayacak dedik. Bu iki pozisyonumuzda bir değişiklik yok” dedi.
Bölgede operasyon sonrası fiili bir güvenli bölge oluştuğunu da sözlerine ekledi:
“Uçuşa yasak bölge de rejim için fiilen oluştuğu. Rusya’nın da sadece keşif uçuşları yapıyor o bölgede. Menbic, Türkiye’nin önerdiği güvenli bölgenin tam ortasında.”
RUSYA İLE TEMASLAR 'ÇATIŞMA YARATMAMAK İÇİN' YAPILIYOR
Lavrov’un Perşembe günü yaptığı “Türkiye ile Suriye’de ortak hareket edebiliriz” açıklaması için de şunları söyledi:
“Rusya’yla genelde çatışma yaratmama anlamında şeyler konuşuyoruz. ‘Benim harekât alanım bu, bu alanda birbirimize dokunmayalım’ şeklinde temaslar, bunu ABD ve Rusya da yapıyor. Ama siyasi hedefler bakımından farklılıklarımız var. Uçak olayından önce de vardı, sonra da var.
Rusların tam olarak kafalarında ne var kestirmek mümkün değil. Suriye’nin birliğini bütünlüğünü istiyoruz diyorlar… Zaten şu an fiili olarak bölünmüş vaziyette Suriye ve Irak. Yeniden bütünleşmeyi nasıl sağlayacağız? Siyasi süreç olmadan mümkün değil. Rusya faktörü burada önemli. Ama Rusya şu an bütün ağırlığıyla Halep’e yüklenecektir başka bir şeye bakmayacaktır. Çünkü yeni yönetimle ABD’nin Suriye politikasında değişiklik beklentisi yaygın, bunu daha hâkim şekilde karşılamak istiyor.
İnsani yardım ateşkesi İran’ın da ihtiyaç duyduğu bir şey. Bazı Şii köyleri de şu an kuşatılmış durumda. İran geçici bir insani yardım ateşkesine daha yatkın. Rejimi ve Rusya’yı ikna edebilir. Lavrov’un açıklaması buna istinaden olabilir. Yabancı muhataplarıma da aynı şeyi söylüyorum, bu tür şeylerde sözler önemli değil tabii sahada uygulamaya bakmak lazım.”
MUSUL OPERASYONUNUN TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ
Türkiye, Musul’un kuzeyindeki Başika kampında yerel Sünni güçlere ve peşmergeye eğitim veriyor. Eğitim verdiği birliklerin ve TSK’nın Musul operasyonuna dâhil olmasına ise Bağdat’taki merkezi yönetim karşı çıkıyor. Yetkiliye göre ise PKK ve IŞİD’in varlığı, Türkiye için güvenlik riski doğuruyor:
“Bir tarafta DAEŞ, bir tarafta Sincar’da PKK var, bir kargaşa var. Kerkük bölgesine bu kargaşanın tesiri var. Güvenlik riskleri var. Dolayısıyla buranın geleceği bundan sonra neler olacağı bizi ilgilendiriyor. Çünkü bu bölge bizim yanıbaşımız. Doğrudan coğrafi olarak bitişik olduğumuz bir alan.
Yine Musul’da bizim için önemli olan bir şeyin doğru yapılması. Harekâtı yapacak güçlerin kompozisyonunun doğru şekillendirilmesi. Zaten etnik, mezhebi kırılmaların içinde bocalayan Irak’ta yeni sorunlar ortaya çıkmasına meydan verilmemesi, bizim temel amacımız bu. Blinken’a da anlattık.
Türkiye’nin nelere hazır olduğunu, neye karşı olduğunu duymak onlar için önemliydi. Onların bize bu konuda icazet vermesini, onay vermesini beklemiyoruz, bizim kendi çıkarlarımız var. Biz o güvenlik çıkarlarını savunuyoruz, ona göre tedbirler alınmasını sağlamak için gayret ediyoruz. Bu güvenlik çıkarlarımızın terörle mücadele zemininde müttefiklerimizce de ortak çıkar alanı oluşturduğu kanaatindeyiz.”
Musul’da merkeze bağlı Irak askerlerinin Haziran 2014’te şehri IŞİD’e bırakıp kaçtığını hatırlatan üst düzey yetkili, güvenlik biriminin merkezden kontrol edilmemesi gerektiğini belirtti. Al Jazeera