Seçil vurdu! Gol oldu!

Ali Eyce yazdı; Seçil vurdu! Gol oldu!

İstanbul’da özel bir bankanın şube müdüresi Seçil Erzan!

Türkiye’de futbolun önde gelen isimlerini, hesaplarında milyon dolarları olan ünlü futbolcuları gözüne kestirmiş.

Fare ve büyük peynir hikâyesi gibi, önlerine bir hikaye koymuş.

Bizim bu ünlü, milyon dolarlık futbolcuların, 90 dakika futbol oynayıp kazandıkları paralarla bir 90 dakika da Seçil Erzan oynamış, futbolcular paralarını, daha da fazla paraları olması için vermişler, emanet etmişler ona.

O da emaneti güzelce kullanmış!

Aldıklarına faizini, aldıklarından vermiş!

Sonra da ortadan kayıplarla kaybolmuş!

Milyonlar gitmiş o da cezaevine girmiş!

Olan futbol oynayıp, 90 dakika top peşinde koşturup, milyonları cebine indirip, sonra da daha da milyonlar nasıl kazanırız derdine düşen ünlülere olmuş.

Fare ve büyük peynir hikayesi gibi!

El eli eşeğini ıslık çalarak arar gibi!

Seçil Erzan fena vurmuş!

90’dan vurmuş!

Gol olmuş!

Pozisyona ünlü futbolcular itiraz etmişler, VAR’a gidilmiş!

Pozisyonda ofsayt görülmemiş!

Gol geçerli sayıldığı içinde dolandırıcılıktan önce tutuklama, sonra da dava açılmış.

Hikâyenin özüne indiğinizde aslında tam bir film konusu olacak kadar güzel bir yaşanmış hikaye.

O nasıl bir güven sağlamaktır ki, ünlü futbolcuları bulup, buluşturup, ikna edip, güven sağlayıp, milyonlarını eline geçirebiliyorsun.

O nasıl bir zekâdır ki, Ali’nin verdiğini Veli’ye, Veli’nin verdiğini Ali’ye vererek bütün verenleri mağdur etmiştir.

Bir dönemin meşhur dolandırıcısı Sülün Osman’ın İstanbul Boğaz köprüsünü satmasından daha beter bir durum.

Sülün Osman en azından sahibi olduğunu inandırdığı bir köprüyü satmış, daha çok para kazanacağını düşünenlere.

Müdüre Seçil hanımın elinde şunu satıyorum dediği bir şey de yok!

Tamamen akıl oyunu, tamamen güven oyunu!

Seçil hanımın hikâyesi gibi günümüzde nice hikâyeler var hayatımızda da; dolandırılan, dolandırıldığının duyulmasıyla yaşayacağı psikolojik mağduriyeti düşünerek dillendirmiyor olayları.

Seçil hanım gibi, güven verip, iş verip, büyük peyniri gösteren nice yaşanmış hikâyeler var ki, fare, o farenin kendisi olduğunun bilinmemesi için sessiz.

Dolandırıcıya sormuş hâkim, “Nasıl dolandırdın?” diye

Dolandırıcı cevap vermiş, “Siz asıl mağdur olduğunu söyleyene nasıl bu kadar saf oluyorsun?” diye sorun demiş.

‘Saflık’ Türk Ceza Kanunu’na göre suç değil ama suça teşvik edici bir şey.

Haklı!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yerel Haberleri