İnceden inceye inen gecenin ağzı dili bağlı
Çın çın öten sessizlik, iner merdivenleri
Uzun bir insan gölgesi yorgunluğa bürünmüş
Kapı gıcırtısında titriyordu mum ışığı
Uykularına kelepçe vurulmuş odalarda Tanrıya ihanet edildi..
Beyaz çarşaflarda kanayan sesler, rüzgarlara tükürdü..
Büyüdü büyüdü gece,
Kör bir çığlık, parçalarını söndürdü heceden heceden..
Sahipsiz ayak izlerin kedersizliginde, kıblesiz dualara hu' lar çekildi.
ihanetin mührü paslanmıştı anadan üryan gözbebeklerinde..
Kavgası mübarekti şafakların
Bir kuşun kanatlarında saklıydı soluğun
Oysa
Uzayıp giden gölgene dokunmak yasaktı
Sesin kadar..
Ve ben de sana,
Hu ' lar çekiyordum, Zerdüşt ateşlerinde
Çoğalıyordu katran karası geceler
Göz bebeklerinin siyahı küçülüyordu ellerimde,
En uzağındaki yıldızlar kadar..
Neden sonra,
Yüzünün yarısı bozuk bir plak gibi karşımda dönüp duruyordu.
Bir diğer yarısı frekansını bulamayan radyo gibi istasyon istasyon geziyordu...
Ve sen,
Bir baltaya sap olamamış, bütünlemeye kalmış liseli bir genç,
Aklını gezdiren fikrini seviştiren Beyoğlu'nun karanlık sokaklarında kırmızı rujuyla ince topuk ayakkabıları , fileli çoraplariyla hayata parmak atan bir fahişe,
Bir Anayurt otelinde, kapı deliklerinden geçen, bir Zebercettin...