İki kişini bildiği sır değildir, sırların en sıkı olanı bile bir gün, gün yüzüne çıkar.
Bu cümlenin altında nelerin yattığını bilseniz üzülürdünüz.
“Benim sırrım ne?”
“Benim sırrım ne zaman ortaya çıkar? “ diye düşünürdünüz.
Bizim mesleğin en büyük handikabı mı dersiniz, en büyük zenginliğimi dersiniz, en büyük heyecanı mı dersiniz bilemem ama biz gazeteciler o kadar şey duyuyoruz ki, duymak istemediğimiz halde duyuyoruz.
Çünkü duymamızı isteyenler sağ olsun, duymamızı kaynak oluyorlar.
Yazdıklarımızı bakın!
Yazmadıklarımızı hiç sormayın.
Bu nedenle kimine göre sır küpüyüzdür, kimine göre çenesi düşük.
Çok konuştuğumuz için her şeyi konuştuğumuz sananlar ise en büyük yanılgı içindelerdir.
Buradan felsefe yaparak yazmaya devam etmek istemiyorum.
Şimdilerde ‘SİLDİRME’ akımı diye bir akım başladı.
Siyaseten bir yerlere gelmeye çalışan, bir yerlerde gözü olan ama bundan atıyorum, 3 yıl önce, 5 yıl önce hiç düşünmediği siyasetin içine girmeye çalışanların, geçmişte yaptıkları, yaşadıkları ve kamuoyuna basın yoluyla yansıyan haberleri sildirmek telaşına düştü.
‘Dün dündür, bugün bugündür’ misali!
Siyaseti hiç düşünmediği zamanda özgürce yaşadığı hayatında yaptığı hataların, siyasete giriş yapmaya kalktığında dijital ortamda karşısına çıkması açıklanması ve anlanması güç durumlara neden oluyor.
Bu nedenle de ‘SİLDİRME’ akımına giriyor.
Kimisi ricayla, kimisi mahkeme yoluyla, kimisi de isim değişikliğiyle.
‘Şeffaf’ olmak, ‘Şeffaf’ olabilmek bu yüzden önemli.
An için önemli, yarın için önemli, gelecek için önemli.
Bu arada siyasetin hep içinde olduğunu, insanların hep arasında olduğunu, sorunlarını dinlediğini, maddi ve manevi çözüm üretmeye çalıştığını söyleyenler de gözümüze takılmıyor değil.
Hz. Mevlana ne demiş, ‘Ya olduğun gibi görün ya da göründüğü gibi ol’
‘Şeffaf’ olmakta, ‘Şeffaf’ olabilmek bu yüzden de çok önemli.