2010’da başlayan ve 3 yıl süren restoran sırasında eşyaların boşaltıldığı müze ev şimdi sıradan bir sergi salonunu andırıyor
Çocuk ve gençlerin oluşturduğu halk oyunları ekibi ve eğitmenlerini Selanik’e götüren otobüsteki heyecanın dozu her kilometrede yükseliyor. Onlar henüz baharında oldukları yaşamlarında, belki de en derin izlerden birisini bırakacak ziyarete yaklaşmaktadırlar. Yakınları, arkadaşları, ilerde çocuk ya da torunlarına anlatacakları bu özel ziyaret, hepsinin tüylerini diken diken etmiştir.
Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi (Şimdiki Aya Dimitriya Mahallesi, Apostolu Pavlu Caddesi, 75 numara) üzerindeki ev, bodrumu ile birlikte üç katlıdır ve bir avlu içerisindedir. Üzeri tuğla çatılı, çıkartmalı, eski Türk evleri tipindedir. Birinci ve ikinci katlar, dikdörtgen şeklinde kafesli pencerelerden ışık almaktadır. Eve, caddeye açılan çift kanatlı kapıdan girilir.
Merdivenleri koşarak çıkanlar, Gaziemir Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu üyesi olan çocuk ve gençlerdir. İki gün önce Bulgaristan’ın Kirkovo kentinde başarılı performanslarıyla ayakta alkışlanmışlardır. Katıldıkları ülke çapındaki yarışmada birinciliği kıl payı kaçırıp, gönüllerin şampiyonu olan ekip; Başkan Halil İbrahim Şenol tarafından bu özel ziyaretle ödüllendirilmiştir.
Türkiye’ye döndüklerinde her önüne gelene defalarca anlatacakları paha biçilmez anları yaşamanın heyecanıyla merdivenlerini bir çırpıda çıktıkları müze evde, hepsi hayal kırıklığına düşer. 2010 yılında başlayıp 3 yıl süren restorasyonda eşyaların boşaltılmasıyla, yaşanmışlığın izleri silinmiştir. 135 yıl öncesinden gelen sıcaklık ve koku yok olmuş, tarihsel dokunun izleri adeta silinmiştir.
20 kız, 16 erkekten oluşan ekip ve eğitmenleri, tıpatıp İzmir’e benzettikleri Selanik’te tarihi ve turistik yerlerini gezerken; seyahate eşi Birsen Şenol ile birlikte katılan Başkan Şenol yaşanan hayal kırıklığını şu sözlerle açıklar: “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evini defalarca gezdim. Her seferinde tüylerim diken diken olurdu. Restorasyonla o büyülü atmosferin bozulması beni de üzüyor.”
Üç yıl süren tartışmalı restorasyon
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Atatürk'ün, 1881 yılında Selanik'te doğduğu evi restore ederek, yeniden düzenledi. 2010’da başlayan çalışmalar ise üç yıl sürdü. Binanın zemin katında "Atatürk ve Çocuk Odası", birinci katta "Selanik Odası", ikinci katta "İstanbul Odası" ve üçüncü katta da "Ankara odası" olarak isimlendirilen odalar yer alıyor. Binada Atatürk'ü koltuğa oturmuş şekilde canlandıran silikondan yapılmış bir heykel de bulunuyor. Üst katlarda, evin eski teşhir düzenini gösteren maketler de sergileniyor.
Eşyalar İzmit ve Samsun'a gönderildi
Selanik'teki müzenin restorasyonu başladıktan sonra müzede bulunan kıyafetleri, aldığı hediyeler, kullandığı çatal ve kaşıklar ile birçok fotoğrafında görülen kahve fincanının aralarında bulunduğu eşyalar, İzmit'te Sultan Abdülazizin Av Köşkü olarak da bilinen Osmanlının İstanbul dışındaki tek Sarayı Kasr-ı Hümayun'da sergilenmeye başlandı. Mübadele ile Selanik'ten Türkiye'ye göç edenlerin hediye ettiği ve yıllarca müzede sergilenen döneme ait birçok orijinal eşyanın bir bölümü de Samsun Müzesi'ne gönderildi.
Hediye edildi, müzeye dönüştürüldü
Selanik Belediye Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. yılı nedeniyle 1933’teki kararla, Atatürk’ün doğduğu evi kendisine hediye etti. Atatürk, kendisine verilen bu evin müze haline getirilmesini istedi. Ev, tamir ve tefriş edilerek 10 Kasım 1953’te bir törenle “Selanik Atatürk Evi Müzesi” adı ile ziyaretçilere açıldı. Ev, 1966’da yeniden tefriş edildi. Ancak 1970’li yıllardaki bir depremde hasar gören ev, yeniden tamir edildi. 1980’de üçüncü defa düzenlendi, 19 Mayıs 1980’de ziyarete açıldı. Bugün, Türk-Yunan dostluğunun bir simgesi olan ev, bütün dünya vatandaşları tarafından ziyaret ediliyor.
Restorasyon meclis gündemine taşındı
CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, Ekim 2016’da restorasyon şikayetlerini TBMM gündemine taşıdı. Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle önerge veren Bozkurt, evin yeni halinin hayal kırıklığı yarattığını savundu. Tadilattan önceki halinde evin içindeki eşyanın kendilerine özgü kokusu ve havası olduğunu, Atatürk'ün giymiş olduğu ayakkabıların, elbiselerin, kullandığı özel eşyalarını görmenin bambaşka bir duygu uyandırdığını belirten Bozkurt, evin yeniden o dönemin havasını yaşatan bir dokuya dönüştürülmesini istedi.