Hafta ortasında İzmir’in birçok yerinde su baskınlarına neden olan yağışın normal veya anormal olması tartışılırken, selin yarattığı baskınlar ekipler tarafından özverili çalışmalarda giderilmeye çalışılırken, doğal olarak en çok sel konuşuldu.
Selin bir daha olup, olmayacağı konuşuldu.
Selin geçmiş olduğu, o gün olduğu ve hasarında ertesi günü tespit edilerek giderildiği konuşmalarda sonraki günlerde oldu.
İnşaat işinden anlayan dostumla konuştuğumda ise selin öyle gelip, geçen, fazla suyu alındığında biten bir olay olmadığını şok içinde öğrendim.
Yıllarını inşaat işine veren dostum, selin, yani suyun asıl etkisinin yıllar sonra ortaya çıkacağını söyledi.
Sizin gibi merak edip, sorular sorarak konuşmasını devam ettirdim.
O dostumun söyledi ise tam olarak şuydu: ‘Sel sularının içerden mahsur ettiği binalarda, binayı taşıyan en alttaki kirişler, o suyu ister istemez içine çekti. Binaların dış cepheleri suya karşı yalıtım malzemeleri güçlü şeylerle korunma altında iken, binaların iç cepheleri su göremeyeceği düşünülerek doğal olarak böyle bir yalıtım içinde değiller. Suyun bastığı binalarda bu yüzeylerden binaların yükünü taşıyan giriş kolonlarına suyun girişi olur. Su ise önce betonu, sonra pas yaparak betonun içindeki kirişlerin uzun yılar içinde taşıma gücünün azalmasına neden olur. Hele ki bu, iki yılda, üç yılda bir suyun bastığı binalarda daha da fazla olur. Sonuç olarak giriş kolonları su alan binalarda bu baskınlar ileri ki zamanlar için deprem olsun veya olmasın büyük risk yaratmaya başlar.”
Dostum bu tezini yıllarını inşaat işinde geçirmenin verdiği tecrübeyle söylüyor ama bir de basit bir örnek veriyor.
Yalıtımsız bir beton veya demir parçasını, bir süre suda beklettikten sonra olacakları izlemenin bunun çok net göstergesi olacağını söylüyor.
Yani sel, geldi, vurdu, geçti ve gitti değil.
Sel geldi, durdu ve binaların taşıyıcı kirişlerine işledi.
Yani tehlike bir günde geldi, vurdu ve geçti değil.
Sel’in gizli ve büyük tehlikesi yıllar sonra sonuçları çıkacak şekilde devam ediyor.