Hani sen, ne bileyim işte. Sen Hiç Dokunamadığım Yerdesin. İçimde kanayan hiç dinmeyen, ağrıdıkça beni değişik bir hale getiren, hiç sahip olamayacağım en değerli hazinesin. Bilmiyorum sen nesin ay mısın güneş misin? Ey aşk sen ne acımasız, ne gaddar, ne tatlı bir şeysin...
Benim o görmeye bile hasret kaldığım ellerine başkaları dokunacak. Ben o bakmaya kıyamadığım gözlerine başkaları dalacak, dudaklarında başkaları nefes alacak. Hayallerde bile hayal edemediğim bedenin, tenin, terin başka ellerde hayat bulacak, varlığın bana her saniye ölümken, başkalarına her salise huzur olacak, sen benden habersiz mutlu mesut yaşarken, bu adam hep sen, sen diye yok olacak. Ben sana alev alevken, senin için başkalarına yanacak, ben sen diye şarkılara saz, şiirlere söz olurken, senin adın başka ellere türkü olacak, ben sana dokunamazken, başkaları senin elin ayağın olacak, ben seni hayallerimde süslerken, başkaları seninle bir ömür geçirecek. İşte o gün ben diye biri olmayacak. Onun için sen benim hiç dokunamadığım, hiç kıyamadığım, hiç göremediğim, hiç gösteremediğim benim bile bilemediğim yerdesin. Sen orada olmaya devem ettikçe ben de bende değil, senin olduğun yerdeyim. Belki de yok denilebilecek seviyedeyim...