Martın son günlerini yaşadığımız içimizin yavaş yavaş hareketlendiği bugünlerde sizinle “Girişimcilik.” hakkında konuşmak istiyorum. Bu kadın da konudan konuya atlıyor diye düşünmeyin sakın. Yazdığım her şeyi işin uzmanı olarak değil deneyimlemiş bir kişi olarak paylaşıyorum sizinle.
Hani bir şey görürsünüz televizyonda “Ya ben bunu düşünmüştüm.” dersiniz. Bazen boş bir dükkan görürsünüz çarşınızın en işlek yerinde “Şurada bir tane X olsa ne iş yapar.” dersiniz. Gece yatarken aklınızda bir hayalle uyuduğunuz olur bazen, ya da iş yerinizde dosyalarınızla boğuşurken “İstifa etsem de bir iş mi kursam?” diye sorarsınız kendinize. Bu hisse her insan bir kere kapılmıştır. Ama cesaret edebilmek, risk alabilmek her zaman çok kolay olmaz. Memursan ya da maaş olarak geliri, sosyal hakları iyiyse işi bırakmak “büyük bir risktir”. Hatta bazılarına göre “saçmalıktır.” Gençsen, yeni mezunsan ya da işsizsen risk almak daha kolay olur. Olmayan bir gelirden vazgeçmemiş olmanın verdiği bir huzurla daha kolay risk alırsınız.
Yine de bence en önemli kısım vazgeçtiklerimiz değildir. Fikrin ve bunu nasıl hayata geçireceğimizin planlanmasıdır. Öyle ki fikir güzelse bazen mevcut işten ayrılmadan bile harekete geçebilir ve işleyişe göre hayatınızda yön verebilirsiniz.
Bu şekilde kendine ek gelir sağlayan binlerce insan olduğunu biliyoruz. Sosyal medyada gördüğümüz el emeklerini satanlar, aksesuar ya da kıyafet butikleri, kişiye özel pastacılar, elektronik alet satanlar… Bunların bazılarının tek işi olsa da birçoğu mevcut bir işte çalışırken ek bir iş olarak başlıyorlar atılımlarına. Bu liste uzadıkça uzar. Bir de hizmet satanlar var tabii. Profesyonel koçlar, diyetisyenler, sosyal medya uzmanları, insan kaynakları danışmanları ya da reklamcılar. Hizmet sektörü uzmanlık gerektirdiğinden o kişilerin ek bir iş yapmak gibi durumları genellikle yoktur. Olsa bile bu işte yine uzmanlıkları hakkındadır. Yine de tüm bunlar birer girişimcilik örneğidir.
Ben de oğlumun doğumuyla birlikte işsiz olarak risk almaya açık olduğum bir dönemde İzmir’de bir organizasyon firması kurdum. Sosyal medyayı etkin kullanarak kısa sürede kocaman bir aileye sahip oldum. Bu konuda “çok şanslıydım” demek “emeği ve planlamayı küçümsemek” olur.
Geçtiğimiz haftalarda kadın girişimcilerin oluşturduğu bir davette bulunma şansına sahip oldum. Başarılı 8 kadın girişimcinin hikayelerini dinledik. Beyaz yakalıyken işini bırakanı da vardı, yıllarca ev hanımlığı yaptıktan sonra yanında 80 kişi çalıştıracak kadar büyük bir atılım yapanı da.
“Beyaz yakamı çıkarıp, beyaz önlüğümü giydim.” dedi şimdi İzmir’de pasta hakkında eğitimler verecek kadar gelişen bir pasta ustası. Hepsine “Şansları yaver gitmiş.” diyerek geçiştiremeyiz. Onlar kuracakları iş üzerine günlerce, belki aylarca araştırma yapmışlardı. Gerekli eğitimler, gerekli ekipmanlar, pazarlama stratejileri ve reklam yöntemleri. “Ya ben altı üstü boncuktan taç yapıp satıyorum. Elimle bebek örüyorum, ne stratejisi.” demeyin sakın. Çünkü şuan 200 kadınla bir ekip olarak bebek örüp yurtdışına ihraç eden bir kadının firmasını tanıdık orada. Siz hayallerinizi ne kadar önemserseniz ve emek harcarsanız o da size aynı karşılığı verir. “İş” olarak başladığınız şeyi “hobi” olarak değerlendirirseniz o hep “hobiniz” olarak kalır.
Bir hayalinizi anlattığınızda size “Ya boş hayaller kurma bak falanca yaptı battı. Elindeki 3 kuruştan da olacaksın.” diyecekler. “ Aynı işten yüzlerce var sen iş yapamazsın.” diyecekler. Çünkü bizim coğrafyamızda SEN BAŞARANA KADAR HERKES OLMAZ der. Olduktan sonra ise BEN ZATEN BİLİYORDUM OLACAĞINI derler.
Diyeceğim o ki bir fikriniz varsa kimseye anlatıp kafanızı yormayın. Konuyla ilgili arama motoruna yazıyorsunuz size bir sürü açıklama çıkarıyor. Bunun dergileri var, kitapları var, eğitimleri var... Bir işte başarılı olmak istiyorsanız denemeye bile cesareti olmayan insanlarla değil başarmış insanlarla konuşun. Çünkü o size nerede tökezlediğini anlattığı gibi nasıl ayağa kalktığınızda anlatır. Siz de ilk düştüğünüzde korkup vazgeçmezsiniz. Bilirsiniz ki kalkmadan başarılı olunmuyor.