Bazen öyle bir duygu gelip baş köşeye oturuyor ki bunun tarifini yapamıyorum. İliklerimde hissettigim benden olmayan ama sanki benim için doğmuş bir acı var. Ben kapıyı açmadan giriyor içeri, geçiyor karşıma ve arsiz biri gibi beni süzüyor. Ben; kimsin, necisin, kime geldin diye soramadan akıtiyor zehrini tüm bedenime, ruhuma...
Sessizlesiyorum ve o an kendimden korkuyorum. Çünkü sessizlik bana göre değil.Ve ben bu acıya direnemeyecek kadar kendimi güçsüz hissediyorsam ben zehirleniyorum demektir.Aklima dünyanin en güzel kadınını getiriyorum. Çünkü onun hayalinden başka hiç birşey beni bu zehirden kurtaramaz.Bir çift iri göz geliyor hayalime.Hala çok güzel, hala çok anlamlı ve özlem dolu bakıyor.Biraz yorgun ama inanarak gülümsüyor bana. Sanki ruhu alınmış ve sonra geri verilmiş gibi. Işte o an canım yanıyor. Ama canım en çok kapıyı çalmadan içeri davetsiz giren acıya yanıyor.
Dilim tutuluyor ve sessizligim koca bir çığlık oluyor.Dur, gitme kal. ..diyorum.Geldiginden sikayetci oldugum icin ve onu tanıyamadığım için bana küsmüş olmalı ki benimle konuşmuyor. Özürdilerim. ..sen olduğunu bilemedim ben.Bir acı geldi oturdu yüreğime, meğerse senmişsin bilemedim.Gözlerinden tanıdım seni.. Kizma bana lütfen. Ben hala senin yoklugunla varlığın arasında ki aldatıcı olayı idrak edemedim.Ben hala seni yok sayamadim.Her ne kadar yollarını gelecekmisin gibi gozlesemde böyle habersizce çıkıp gelip ACI adınla beni ziyaret edecegine alışamadim.Tamam, konuşma benimle ama gitme olur mu? Sen gelmeyince ben yaşlanıyorum, hatta çürümeye başlıyorum.Benim adım sana dua olsun. Bundan böyle senin adın ise ACI olsun.Soz veriyorum yakinmam bir daha bu acıdan. ..Çünkü sen bana acıların en büyüğünu yasattin zaten. O acıyı çektim ve dayandım.Acın beni oldurmedigine göre da dayanmasını da öğretir heralde. Öyleyse sen bana hep bu acıyla gel.
Acına sarılamıyorum, dokunamiyorum ama seni en derinimde hissediyorum. Seni çok seviyorum!
EYLÜL AYCA KARAKUS