Bu Sevgililer Günü'nde, size bir tektaş gelmezse bir daha da gelmez.
Takriben kırk beş gündür televizyon ekranından hemen hemen her kanalda, her gün her dakika gözünüze gözünüze sokulan tektaş konulu reklamlardan size de gına geldi mi?
Hediyeye karşı değilim tektaş yüzüğü de. Ama sanki bir tek seçenek, alınması şart seçenek ve en ulu seçenekmiş gibi gösterilmesine karşıyım.
İçten gelerek, düşünülerek alınan her hediye bence en güzel ve en değerli hediyedir.
Hediye alınmalı mıdır? Bence alınmalıdır. İsteyerek, seçerek, hediye sahibini ne, mutlu edecek diye düşünülerek hediye alınmalıdır.
Hediye güzeldir. Hediyeyi almak da güzeldir, birine hediye vermek de güzeldir. Karşınızdakini hala düşündüğünüzü gösterir. Saydığınızı gösterir. Değer verdiğinizi gösterir. Sevdiğinizi gösterir.
Hediyenin çiçek olması, böcek olması, paranız varsa pahalı olması sizi bağlar. Ben dayatılan hediyelere karşıyım. Yani reklamların dayatması veya partnerinizin dayatması farketmez. Yönlendirme belki ama dayatma olmaz. O zaman hediye olmaz.
Sevgililer Günü sadece Aşuk ve Maşuk için değildir bir de. Hayatınızda, çevrenizde, en içten en derinden sevdiğiniz kim varsa, hele de Maşuk'u ebediyete göçtüyse işte onları sakın unutmayın. Onları da arayın sorun, hatırlayın. Herkes bir sevgilidir. Bir zamanlar onlar da aranıp soruldular. En güzel hediyelerin sahibi oldular. Ama Maşukları onlardan önce gittiyse yalnızlıklarını unutturmak lazım.
Sevdiceğiniz yanıbaşınızdaysa işte en önemli olan o, kıymetini bilin. Sevdiceğiniz illa ki bir sürpriz yapacaktır. Ya bir buket çiçek ya bir tatlı söz ya da bir buluşma veya tektaş, çok da önemi yok. Önemli olan yanınızda olması değil mi? Kıymet bilin, kıymetinizi bilsin. Yoksa hediye bahane. Gerisi şahane. Üzmeyin birbirinizi, siz kırk beş güne kanmayın, ömrünüze bakın yeter.
Sevgililer Günü Gınası
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.