Sevmek hepimizin içinde olan bir duygu. Öyle ya da böyle hepimizin tanıdığı bir duygu. En kalpsiz dediğimizin de, en sadist sandığımızın da içinde olan bir duygu.
Aslında hepimizin ihtiyacı olan tek şey.
Nefretin saldırıya geçtiği, her gün yeni bir şiddetin, vahşetin yaşandığı dünyanın iyileşmek için tek ihtiyacı olan ilaç aslında sevgi.
Basit, doğal ve kesin çözüm.
Hepimizin bildiği, ama sonradan çoğumuzun unuttuğu duygu.
Unuttuklarımızı hatırlama vakti şimdi.
Sevmeyi hepimiz biliyoruz. Ama hepimiz ifade etmeyi biliyor muyuz?
Kaç kişi seni seviyorum diyebiliyor?
Sevgiliye, eşe söylenen ilan-ı aşk sevgisinden bahsetmiyorum. Anneye, babaya, çocuğa, eşe dosta duyulan sevgi benim bahsettiğim.
Annenizi çok seviyorsunuz. Bunu herkese söylüyorsunuz. Kendi kendinize bile.
Sadece annenizin bundan haberi yok.
Çocuğunuzun gözlerinin içine bakarak seni çok seviyorum diyor musunuz?
Sorsam hepiniz çocuğunuz için kolunuzu verirsiniz. Ama ona seviyorum diyor musunuz?
Belki bebekken, kucağınıza aldığınızda. Büyüyüp de dile geldiğinde onu sevdiğinizi kaç kez söylersiniz? Bunu yapabilen o kadar az kişi tanıyorum ki...
Belki gurur yapıyoruz, belki saçma geliyor sevgimizi söylemek. Cümle içinde seni seviyorum demek. Kendimden biliyorum ben.
Öldüğü güne kadar sevildiğini hiç duymamış annemi düşünürüm.
Onu sevdiğimi hiç bilemedi. Kim ne derse desin, insan duymadığı müddetçe birşeyin kesinliğinden emin olamaz. İstediğin kadar sevgini göster, hediyeler al, onore et. O iki kelimeyi söylemezsen olmaz.
Çocukken başlıyoruz sevgiyi öğrenmeye.
Ben çok sevilmiş bir çocuk olduğum halde hiç duymadım . Ne kadar enteresan değil mi?
Üzerime titreyen bir annem vardı. Benim için canını verecek kadar çok seven. Ne istesem yapan, yoksa yaratan, gözümün içine bakan.
Ama o da bana hiç seni seviyorum demedi.
Sevgiyi söylemeyi öğrenemedim. Böylece ben de ona söyleyemedim. Oysa ne çok severdim.
Ölüp gittikten sonra resimlerine pek çok kez söyledim ama.
Neden hepimiz böyleyiz?
Neden sevgiyi utanılacak birşey gibi saklıyoruz içimizde?
Birisinden nefret ettiğimizde bunu kolaylıkla ve büyük bir coşkuyla söylerken, aynı şeyi sevdiğimizde yapamıyoruz.
Bize en çok iyi gelecek şeyi içimizde saklıyoruz.
Japon araştırmacı Masaru Emoto'nun su deneyini bilirsiniz. Hani suya uzun süre sevgi ve nefret sözcüklerini ayrı ayrı söylenip, dondurulduktan sonra su kristallerinin aldığı şekiller.
Güzel sözler söylenen su kristalleri güzel şekiller alırken, nefret sözleri söylenen kristaller daha karışık şekiller almıştı.
Su bile sevgiyi anlamışken, biz hala anlamıyoruz.
İnanın ya da inanmayın ama, sevginin iyileştirici gücü diye birşey var.
Tıpkı nefretin hasta eden gücü olduğu gibi.
Sevgiyi söylemek iyi geliyor. Kimi seviyorsanız söyleyin. Kedinize köpeğinize bile söyleyebilirsiniz. Evde baktığınız çiçeğinize, bahçede yetişen biberlerinize de söyleyin.
Söylendiğinde karşılıklı şifa veren iki kelime "seni seviyorum ".
Sadece sevgilinize değil, sevdiğiniz kim varsa söyleyin. Çocuğunuz, arkadaşınız, anne babanız.
Sevmek ayıp değil çünkü, sevdiğini söylememek ayıp.