Mesane kanseri günümüzde giderek artan bir kanser türü. Araştırmalar; erkeklerde kadınlardan 4 kat daha sık görüldüğünü gösteriyor. Erkeklerde prostat, akciğer ve kalın barsak kanserlerinden sonra dördüncü sırada yer alıyor. Mesane kanserinin yaşla da ilgisi var; çoğunlukla orta ve ileri yaş hastalığı olarak biliniyor ve yaş ne kadar ilerlerse, görülme oranı da o kadar artıyor.
Sigara bu hastalık için başlı başına bir risk faktörü. Sigara tiryakilerde mesane kanseri içmeyenlere oranla daha fazla görülüyor. Pasif sigara içiciliğinde de kanser riski artıyor. Ayrıca mesleki olarak çevresel kanser yapan etkenlere maruz kalma mesane kanseri gelişiminde çok önemli bir rol oynuyor. Baca temizleyicilerde, plastik ve lastik, sanayi çalışanlarında mesane kanserinin ortaya çıkma oranı artıyor.
İdrarda ağrısız ve tekrarlayan kanamaya dikkat!
Böreklerden oluşan idrar, üreter denilen ince kanal aracılığıyla mesaneye (idrar kesesi) dolmaya başlıyor. Mesane dolduğu zaman sinyaller sizi tuvalete gitmeniz için uyarıyor. Yani mesane kasları idrarı, vücut dışına atmada bir tür pompa görevi yapıyor. Mesane iç yüzeyi ürotelyum denilen ince tabaka ile örtülü. Onun altında gevşek bağ dokusundan oluşan ve lamina propria denilen tabaka bulunuyor. En dışta ise hepsinden kalın bir kas tabakası (detrusor) yer alıyor. Mesane kanserlerinin çok büyük oranı ürotelyumdan kaynaklanıyor. Tanı konan tümörlerin yüzde 70-75 i ürotelyum veya lamina propria'da bulunuyor.
Mesanede oluşan bir tümör, zamanla idrarda ağrısız kanama şeklinde kendini belli ediyor. Öyle ki, idrarda ağrısız ve aralıklı kanama, hastaların yaklaşık olarak yüzde 85’inde görülüyor. Ama farklı belirtilerin de olabileceğine dikkat çeken Acıbadem Kayseri Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Abdullah Demirtaş, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, zor idrar yapma gibi yakınmalar da mesane tümörünün ilk belirtileri olabileceğini söylüyor. Ayrıca kanama ile idrardan pıhtılar da gelebiliyor. Bunların yanı sıra karın alt bölgesinde veya bel bölgesinde ağrı bu yakınmalara eşlik edebiliyor.
Tanı için farklı yöntemler var
Tanıda idrar tetkikleri önemli. Tam idrar tahlilinde idrarda kan hücrelerinin (eritrosit) görülmesi tümör şüphesini ortaya çıkıyor. Ayrıca ultrasonografi, idrar sitolojisi gibi değerlendirmelerde net tanı konulamazsa sistoskopi (İdrar yollarının optik endoskopik cihazlarla) değerlendirilmesi sayesinde tanı netleşiyor.
Tedavi
Mesane tümörü şüphesi olduğunda genel/lomber anestezi altında idrar yolundan girilerek tümör, Transüretral Rezaksiyon (TUR) işlemi yapılıyor. Bu işlemde mesaneye ışık ve bir cihaz ile giriliyor ve hastanın cildinde bir kesi yapmadan mesane içindeki tümör dışarı çıkarılıyor. Çıkarılan tümör dokuları patolojik incelemeye gönderiliyor. Bazı olgularda idrar kesesinin normal görülen bölgelerinden de biyopsi alınıyor.
Yüzeyel tümörlerde (Ta, T1) TUR kalıcı bir iyileşme sağlayabiliyor. Ancak birden fazla tümör varlığında veya tümör çapı 3 cm’den büyük olduğunda nüks riski daha yüksek oluyor ve bu hastalarda mesane içerisi çeşitli ilaç solüsyonlarıyla haftada bir kez 6-8 hafta süreyle yıkanıyor.
Tümör adele tabakalarına bulaşmışsa (T2, T3) özellikle genç ve genel durumu iyi olan hastalarda radikal sistektomi adı verilen bir işlemle mesanenin tamamen çıkartılıyor ve ardından barsaktan mesane yapılıyor. İdeal bir yöntem olarak kabul edilen bu ameliyat sonrası ortotopik mesane (idrar yoluna bağlanan barsak mesane) uygun hastalarda hasta konforu yükseltiyor. Buna uygun olmayan hastalarda karında idrar torbası taşıyan başka bir yöntem olan ileal loop ya da üreterokutaneostomi uygulanıyor. Bu ameliyatlar günümüzde laparoskopik hatta robotik olarak da yapılabiliyor.
Radikal sistektomi için uygun olmayan veya metastaz yani başka organlara yayılmış olan hastalarda sistemik kemoterapi ve/veya radyoterapi uygulanabiliyor.
Tümör nüksederse
Mesane tümörlü bir hastada daima nüks riski bulunuyor. Bu nedenle hastalar hekimin önereceği aralıklarla periyodik olarak takip ediliyor. Bu doğrultuda düzenli idrar testleri ve kontrol sistoskopisi yapılıyor. Yüzeyel tümör tanısı konulan hastalarda, ilerideki yaşamları süresince az da olsa mesanenin tamamen alınması gereken bir durum ortaya çıkabiliyor. Düşük dereceli tümörlerde bu risk daha az, yüksek dereceli tümörlerde ise daha fazla oluyor. Özellikle yüksek dereceli tümörlerde üst üriner sistem yani böbrek pelvisi ve üreter denilen idrarın biriktiği ve iletildiği kanallarda da benzer tümör çıkma olasılığı az da olsa mevcut olduğundan böbreklerin de hastanın durumuna göre belirli aralıklarla incelenmesi gerekiyor.