Bu haftaki yazımda sizlere kısaca “öfke” kavramı ve bu kavramın çocuklarımızdaki etkilerinden bahsetmek istiyorum. Öncelikle bilmeliyiz ki;
Öfke insani bir duygudur.
Tıpkı biz yetişkinlerde olduğu gibi öfke çocuklarımızda da genellikle isteklerin engellenmesi, beklentilerin karşılanmaması sonucu gerçekleşen hayal kırıklıkları ya da incinme sonucunda verilen tepkilerdir. Bu tepkiler elbette gerekli duygu biçimleridir. Uygun şekilde ifade edilen öfke, yapıcıdır. Sağlıklı iletişim için düzeltici bir tepkime doğurur. Ama bu olumlu insani tepki, eğer kontrol altında yaşanmazsa, yine biz yetişkinler için olduğu gibi, çocuklarımız için de yıkıcı sonuçlara sebep olabilir. Kontrolsüz tepkiler saldırganlığa dönerek bireye ve çevresindeki diğer bireylere zarar verici tepkilere sebep olabilir. Buna kısaca “öfke patlaması” diyebiliriz.
Sinirlenme ve bazen öfke ilk olarak bebeğinizde 0-18 aylık gözlemleyebileceğimiz bir duygu durumudur. Açlık, belirli sesler, uykusuzluk, istenmeyen tatlar bu dönemde bebeğimizi sinirlendirebilir. Bu sinirlenme durumu bu dönemde öfke tepkisi olarak ağlama ile karşımıza çıkar.
İleriki dönemlerde çocuklarda genel olarak kontrolsüz öfke davranışları 1,5- 3 yaş arasında karşımıza çıkmaktadır. Çocuk, bu dönemde ailesinin güvenli “sevgi dolu dünyasında”, kendisini tüm dünya için en önemli varlık olarak görmektedir. Elbette bizler için en önemli varlıktır çocuğumuz. Ancak bunun çocuğun gözünde “-Madem en önemli varlığım;o halde her şeyi yapabilirim.” anlamına geldiği kimi zaman unuturuz. Bu bahsettiğim dönemde, yani 1,5-3 yaş aralığında çocuğumuz, gerek bizimle olan ilişkisinde, gerekse sosyal hayatında en küçük bir engellenme ile karşılaştığında çok büyük hayal kırıklığı yaşar. Bir yetişkinin iletişim becerilerine henüz sahip değildir ve isteklerini, duygularını tam olarak ifade edememektedir. Hem bizlere hem sosyal çevresinde bu sebeple kendini tam olarak anlatamamaktadır. Evimizin merkezi onun için tüm dünya demektir. Yani dünyanın merkezinde kendisi vardır. Bu merkez onu her şeyin sahibi yapar; her şey onundur. Dolayısı ile onun olanı paylaşmak istemez. İşte bütün bu saydıklarımız duygularını kontrol etmekte zorlanan çocuğun kızgınlığının bir anda kontrolsüz bir öfke patlamasına dönmesine neden olur.
Okul öncesi dönem, yani 3-5 yaş aralığında çocuğumuz hızlı bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu dönemdeki çocuğumuzda sinir, tıpkı gelişimi gibi hızlıca öfkeye dönüşebilir. Bu hızlı geçiş, çocuğumuzda kimi zaman saldırgan tavırlara sebep olur. Bu dönemde çocuğumuzdaki öfke patlamalarının sebepleri genelde anlatamama ya da anlaşılamama durumu, kendisinden farklı görüş ya da düşüncelerin varlığını kabullenmekteki zorlukları ve benmerkezcilikten çıkmaktaki bocalama olarak sıralanabilir.
Okul dönemi, yani 6-8 yaş olarak nitelendirdiğimiz dönemde ise çocuğumuz için haksızlık ve adalet kavramı öfke patlamalarının en önemli sebeplerinden birini oluşturur. Bu dönemde çocuğumuz haksızlığa, ayrımcılığa, yanlış anlaşıldığına inandığında, öfke patlamaları yaşayabilir. Bu patlamalar genelde sosyal çevrenin genişlemesiyle gerek gözlem yoluyla gerekse duyum yoluyla öğrenilmeye başlanılan küfür, şiddet ya da eşyalara zarar verme şeklinde dışa vurulabilir.
Peki ama öfke patlamalarını önlemek için ne yapabiliriz? Size üç küçük önerim olacak bu konuda;
Her şeyden önce onları dinleyelim.
Kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyalım ve onlara kendilerini ciddiye aldığımızı gösterelim.
Çocuğumuzdan, hazır olmasına fırsat vermeden isteklerde bulunmayalım.
Mesela izlediği şeye ya da oynadığı oyuna kendini kaptırmış çocuğunuza “- hadi artık!” demek yerine, “-5 dakika sonra yatağa gideceğiz.” demek çocuğumuz için çok daha ılımlı bir söylem olacaktır.
Onlara seçim hakkı sunalım.
İsteklerimizde veya yasaklarımızda çocuklarımıza “-Hayır!” demek yerine onlara seçim hakkı sunmalıyız. Doğrudan düşüncelerimizi kabul etmelerini istemek yerine alternatif fikirlerle onları seçim yapmaya itmeliyiz. Örneğin “-Bugün balık yenecek!” yerine “-Bugün balığı makarna ile mi yiyelim yoksa salatayla mı?” söylemi çocuğumuzun durumlar karşısında çok daha ılımlı bir tavır sergilemesine sebep olacaktır.
Ancak eğer bu bahsettiğimiz dönemlerde öfke patlamaları sıklaşıyorsa veya fiziksel şiddet, yaşıtlarına zarar verme, ısırma, şiddet uygulama, eşyaları kırma, parçalama, hakaret, küfür gibi eylemler gözlemleniyorsa ya da çocuğumuzda kendine zarar verme, saçlarını yolma, kendini yaralama gibi eylemler söz konusu ise bunlar öfkenin patlamasının patolojik boyutudur. Bu gibi durumlarda mutlaka psikolojik destek alınmalıdır.