Öncelikle böyle ilginç bir sorunun biraz daha gerçekçi olabilmesi adına, bu bilgisayarı Antarktika’ya taşımak ve orada çalıştırmak mantıklı olabilirdi. Aslında “neredeyse sınırsız” demek, işlemcinizin günümüz teknolojisinden çok ileri bir mimaride inşa edilmesi demek. Belki de bugünün bilgisayar ve telefonlarında bulunan işlemciler, bundan 50 sene sonra bize çakmak taşı gibi gelecekler. Yine de insan, tuhaf ve son derece açık uçlu soruları düşününce, potansiyel cevaplardan ve senaryolardan kendisini alamıyor.
Intel’in kurucularından Godon Moore’un 1988 yılında bilimsel literatüre soktuğu bir yasa vardı. Bu yasa, araştırmanın ilk yıllarında dünya henüz işlemcinin ne olduğunu bilmiyorken kulağa mantıklı geliyordu. Moore Yasası, her 18 ayda bir aynı fiyata sahip yeni bir işlemci alırsak, düzenli olarak işlem gücünün iki katına çıkacağını savunuyor. Yani bugün 1 GHz hızındaki bir işlemciyi, 100 TL’ye satın aldınız diyelim: 18 ay sonra 100 TL değeri olan işlemci, Moore yasasına göre 2 GHz olmak zorundaydı.
Ne yazık ki böyle bir dünya yok, üzgünüz. 2000’li yılların başında 2 GHz’lik işlemciler üretildi. Moore Yasası’na göre günümüz işlemcilerinin 2048 GHz’in üzerine çıkmış olması gerekirdi. Biz ise tüketici elektroniğinde 4 GHz'lik hızlara yeni ulaşabildik. Yani ortada yasa falan kalmadı. Yine de biz sorumuza dönüp, hayallerimize giremeyecek güçte bir işlemciye sahip bilgisayar hayal edelim.
Sakince düşünürsek, sorunun aslında çok tehlikeli bir yönünün olduğunu anlarız. Elimizde tuttuğumuz bilgi işlem kapasitesi, küresel bir krize bile neden olabilir. Hatta bizim yüzümüzden insanlar ölebilir, yoksulluk ve varlığın dengeleri değişebilir. Muhtemelen çağın en güçlü devletleri peşimizde koşarlar. Eğer her şeyi kabul edip bilgisayarı o devletlere satarsak, medeniyet tarihinin en zengin insanı olabiliriz. Bu senaryo, bizi paranın saadet getirmediği sonucuna götürecektir. Zira bilgisayarı elinde tutan kişiye dünyanın kontrolünü vermiş bulunmaktayız.
Elbette zengin olmak için o bilgisayarı satmak zorunda değiliz. Onunla dünyanın bütün banka sistemlerine sızabilir, istediğimiz varlığa dijital ortamdan kavuşabiliriz. Peki ya kötü niyetli birisi değilsek? İşte bu noktada konu vicdana ve bireysel tercihlere giriyor, sorudan uzaklaşıyoruz.
Önümüzdeki bir diğer engel ise bu bilgisayarın çalışması için gerekecek enerji miktarı. Hadi bu kez de elektrik faturasından sorumlu olmadığımızı hayal edelim, geriye neler kalıyor? Kuşkusuz ki insanlığın ve bilimin faydasına olacak bazı gelişmeler:
- Pi sayısını tam olarak hesaplayarak gizemini çözmek,
- En büyük asal sayıyı bulmak,
- Tüm karmaşık matematiksel soruları çözüme kavuşturmak
- Yapay zeka ile sanal bir dünya oluşturarak, içerisinde gerçekten daha gerçekçi deneyimler yaşamak.