Özellikle yaz ayları ile birlikte açılan kapı ve pencereler vasıtasıyla evlere dolan ve hemen hemen herkesin şikayet ettiği sivrisineklerle ilgili Dr. Öğr. Üyesi Ömer Serdar Sonceley, önlem alınması adına bilgilendirmelerde bulundu. Sadece deri yüzeyinde küçük bir kızarıklık ve kaşıntı dışında, farklı ciddi hastalıkları da bulaştırıp yayma fonksiyonu bulunan sivrisineklerin çok ağır vakalarda ölümlere de sebep olabileceğini aktardı.
ÜREME ORTAMLARI SU BİRİKİNTİSİ OLUŞTURAN YERLER
Sivrisineklerin üreme noktası olarak su birikintilerini tercih ettiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ömer Serdar Sonceley, “İnşaat alanlarındaki birikmiş sular, kör mazgallar, bidon, su deposu, leğen, çıkmış araba lastikleri, temizliği yapılmış kapalı pazar yerleri veya su birikimini sağlayan diğer eşya ve malzemeler doğal olarak sivrisinekler için adeta birer üreme merkezi olarak hayatî ortam oluşturmaktadır” dedi. Serdar Sonceley “İlçe ve büyükşehir belediyelerinin asli görevlerinden olan sivrisinek larvasit mücadelesinin, yani daha uçkun hale gelmezden önce sivrisineklerin biyolojik gelişim süreçlerinde birikmiş su ortamlarındaki evrelerine müdehalelerinin çok önemli olduğunu, uçkun hale geldikten sonra da damlacık tarzında havaya bırakılan kimyasallarla mücadelenin devam etmesi gerektiğini” bildirdi. Sivrisineklerle mücadelenin tüm yıl boyunca sürdürüldüğünü, kış aylarında özellikle kapalı ve sulak alanlarda çalışmalar yapılmaktadır” şeklinde konuştu.
SİVRİSİNEKLERİN DİŞİLERİ KAN EMERLER
Dişi sivrisineklerin sadece protein elde etmek amacıyla insan ve hayvanlardan kan emdiklerini de söyleyen Sonceley, “Dişi sivrisinekler insan ve hayvanlarda kan damarlarına kolayca ulaşabilecekleri bölgeleri seçerek konarlar. Konduktan sonra, ağrısız bir ameliyat yapmak için uyuşturma etkisi oluşturan anestezik madde ve kan pıhtılaşmasını engelleyici faktörleri içeren tükürüğünü deri yüzeyine bırakırlar. Tükürüğünün içinde insan vücudu için yabancı proteinler bulunur. Bu proteinler de deri yüzeyinde şişlik, kızarıklık ve kaşıntıya sebep olmaktadır. Sivrisineklerin dişileri insan ve hayvanlardan kan emerler. Bunun onlar için en masum gerekçesi sivrisineklerin karınlarında taşıdıkları yavrularının gelişimi için gerekli proteini kandan elde etme çabalarıdır” dedi.
SEBEP OLDUĞU HASTALIKLAR ÖLÜMCÜL OLABİLİYOR
Sonceley son olarak da sivrisineklerin sebep olduğu hastalıklar hakkında şu bilgilendirmeleri paylaştı; “Hastalık etkenleri, hasta insan veya hayvanlardan sivrisineklerin kan emmesi esnasında bulaşmaktadır. Bulaştırdığı en bilinen hastalık sıtmadır. Plasmodium cinsi parazitlerin kırmızı kan hücrelerini (eritrositleri) enfekte etmesiyle gelişen bir enfeksiyon hastalığıdır. Dünyada en önemli sıtma hastalığı olgusu 1954 yılında gerçekleşmiştir. 250 milyon insan etkilenmiş 2.5 milyon kişi ölmüştür. Günümüzde her yıl 300-350 milyon sıtma hastalığı olgusu görülürken, 1.5-2.7 milyon kişi hayatını kaybetmektedir. Bunun haricinde, Sarı Humma dediğimiz hastalık da aynı şekilde sivrisinekler vasıtasıyla bulaşır. Hastalığın etkeni bir virüstür. İleri aşamada sarılık, kusma ve kanamalara sebep olmakta, çoklu organ yetmezliğinin geliştiği durumda ölümcül olabilmektedir. Fil Hastalığı da sivrisineklerin kan emerken bulaştırdıkları parazitlerin lenf damarları tıkamasıyla oluşur. Ayrıca Batı Nil Virüsü de 1937’de ilk tanımlandığı Uganda’dan sonra neredeyse tüm kıtalarda görülmektedir. Hastalığın etkeni bir virüstür. Ekseriyetle haziran ve eylül ayları arasında sivrisinekler tarafından yayılmaktadır. Ülkemizde özellikle göçmen kuşların yolları üzerindeki bölgelerde görüldüğü bildirilmiştir. Virüs özellikle sinir sisteminde hastalıklara yol açmaktadır. Batı nil virüsünün sebep olduğu hastalığı önlemek için aşı ve tedavisi için herhangi bir spesifik ilaç bulunmamaktadır. Yine bir virüs türünün sebep olduğu Zika virüsü hastalığı da sivrisinekler aracılığı ile bulaşır. Virüs bulaştıktan sonra baş ağrısı, kas ve eklem ağrılarına, cilt döküntülerine sebep olsa da özellikle gebe kadınlara bulaştığında mikrosefali adıyla bilinen bebeklerin beyninde deformasyona sebep olmaktadır. Hastalığı önleyici bir aşı ya da hastalığı tedavi edici bir ilacı bulunmamaktadır.”