Martılar hallerinden memnunlar.
Tek kaygıları Deniz’in sevgisinin bitmesi.
Balıklar daha hevesli derin nefeslenmeye.
Kim bilirdi ki?
Küçük midye kabuğunun içinde kocaman bir hayatın saklı olduğunu.
Sessizce süzüldü bir kuğu.
Boynunda al yazmalı bir kızın dileğiyle.
Pembe flamingolar dolaşıyor yazın soğuğunda.
Bilemez mi? Küçük karabalıklar birden hücum etmeyi.
Elbet bildiği vardır, yamuk yürümesinin çekiciliğinde boğulmuş mavi yengeç’in.
Hıçkırıklarla nefes almaya çalışan denizanasının ağlamaklı sesi de ne?
Yoksa boğuluyor mu? Düşüncesizler tarafından düşürülmüş plastiklerden.
Kaçmaya çalışan bir denizatı var dörtnala.
İnsanlar çok gürültü yaptı galiba soğuk yaz gününde.
Düşünceli görünüyor bir ıstakoz çok derinde.
Sıcak bir kış beklediği çok aşikâr.
Çok beklemiş soğuk yaz gününden sıcak kışın gelmesini yılan balığı.
Sazan gibi atladı, çevredeki tehlikelere dikkat etmeden bir yunus.
Sen garip ve mahzunların dostusun dedi yunus’a bir çipura.
Atlama öyle soğuk yaz akşamlarında kadrini bilmez, bilinçsiz insanlar.
Onlar tükettiler sevgiyi, sadece kendini düşünmekte, riyadalar.
Aç dedi… Kollarını aç! Geliyorum sevgiye.
Soğuk yaz günü, ısıt beni ey gönlü derya olan Akdeniz.
Koru beni! Kararmış ruhlardan, Ege.
Al beni kollarına merhametli Marmara.
Hırçınlık yapma ne olursun! Sıcak kışa kalmam giderim ey! Karadeniz.
Topladı tüm adamlarını sıcak yazın kara benizlisi.
Saldırmak istedi köhnemiş ağlarıyla bir anda.
Neler olduğunu çok iyi bilirdi.
Bu mevsim yüreklerin ağza geldiği vakitti, Akdeniz’de.
Yutmuştu bir ejderha binlerce yavruyu.
Açgözlü haliyle Ege sahillerinde konaklayan kara canavar.
Beyaz balinalar dolaşıyordu oysa hayallerinde yavruların.
Kimi kimsesi olmayan yurtlarından edilmiş kırlangıçlar gibi deniz üstünde.
Akbabaların mavi-beyaz bayrağında onaltı yıldız.
Yıldızlar sıkılmış bu hücreyi andıran Avrupa’da.
Kaçmak isteyen esirler gibi tünel kazıyor bir Akdeniz fok’u.
Yardımcı olmaya çalışıyor küçük elleriyle bir kurbağa.
Kaplumbağalar var yavaş ve düşünceli.
Sırtlamak istiyor caretta carettalar boğulmak üzere olan bir mülteci yavruyu.
Sırtlarından kocaman bir yük var insanlığın.
Yüzme bilmez coğrafyanın tüm çocuklarını sürdüler karanlık gecenin denizine.
Koynuna aldı bir lagos balığı, mülteci çocuktan geriye kalan biberonu.
Acele et! Dedi bir denizyıldızı, çocuklar düşürmüş emziğini.
Sahilde koca bir uğultu.
Resmi üniformalı keşif heyeti var dedi sahil bekçisi güvercin.
Rapor edecekler birazdan soğuk yaz günü ölmüş bebeği.
Olay yerine gelindi… Yüz üstü yere düşmüş insanlık…
Elleri sıkı bir şekilde kumları avuçlamış korkudan yavru…
Sağ yanağında umuda açılan bir gamze…
Sol yanında şişmiş bot yanığı.
İnsan evladı...
Üzerinde kısa bir don…
Kırmızı tişört… Soğuk yaz günü…
Yusuf AKIN/ 01.03.2020/İzmir