ASYA YAŞARİKİZ / MEDYA EGE - Türkiye, son günlerde, sokak köpeklerinin insanlara saldırması ve ardından gelen sokak köpeklerinin uyutulması konularına odaklanmış durumda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da 'Avrupa'yı örnek gösterdiği sokak hayvanları konusu, uzunca bir süre ülke gündemini meşgul edecek gibi görünüyor.
İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Şefika Yıldırım Sert, gazetemize konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak, sokak hayvanlarının nasıl korunacağı ve yerel yönetimlerin görevlerine ilişkin konuştu.
Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sokak hayvanlarının yeri sokaklar değil, barınaklardır” açıklamasını yorumlayan Avukat Şefika Yıldırım Sert, "Bir hukuk devletinde Cumhurbaşkanı, Kanuna aykırı bir talimat verebilir mi? Bence veremez ama Türkiye’de hukuk adına olmaz dediğimiz her şey oluyor. Cumhurbaşkanı 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunundaki görevlerini yerine getirmeyen, bakanlığa, belediyelere ve valilere görevlerini hatırlatması gerekirken üstü kapalı olarak kanuna aykırı işlem yapmaları konusunda talimat veriyor. Kısırlaştırılıp, aşılatılıp yerinde yaşatılması gereken hayvanları barınak adındaki ölüm kamplarına hapsedin diyor. Bu kabul edilemez" diye konuştu.
Peki, sokaktan alınan hayvanlar nereye götürülüyor? Avukat Şefika Yıldırım Sert, konuyla ilgili 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. Maddesine "5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 6. Maddesi uyarınca; evcil hayvan olarak tanımlanan kedi ve köpekler ancak tedavi ve rehabilitasyon (kısırlaştırma, aşılama, çipleme) için geçici olarak bakımevlerine götürülebilir. Tedavi tamamlandıktan ya da rehabilitasyon işlemi bittikten sonra bu hayvanlar alındıkları yere geri bırakılmalıdır. Kanun açıkça bunu emreder. Kanunda belirtilen durumlar haricinde-ki bu düzenlemeler de kesinlikle hatalıdır- hiçbir hayvan geçici bakımevlerine hapsedilemez" cümleleri ile dikkat çekiyor.
Avukat Sert, İzmir’de geçici bakımevi olmayan birkaç ilçe kaldığını ancak var olanlarının kimisinin fiziksel şartlarının uygun olmadığını çoğunun ise, personel, ekipman, cihaz, test kiti ve ilaç eksiği ortak sorunu olduğunun altını çiziyor.
Peki sokaktaki hayvanlar için ne yapmalı? Avukat Sert bu sorunun çözümünün 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda olduğuna işaret ederek şöyle diyor; "Esasen sokakta yaşayan hayvanlar ile ilgili sorumluluk belediyelere ve il hayvan koruma kurullarına verilmiş. Onlar görevlerini gereği gibi yapsa bize de hayvanların yaşama hakkına saygı duymak dışında bir şey kalmayacak. Ancak ne siyasi iktidarın ne valiliklerin ne de belediyelerin (görevini özveri ile yerine getirenleri hariç tutuyorum) sokakta yaşayan hayvanlarla ilgili tutarlı, planlı ve yaşam hakkından yana olan bir politikaları yok. STK ve gönüllüler ile de kordineli bir ortak çalışma yürütülmüyor. Böyle olunca hayvan hakkı savunucularına çok iş düşüyor. Besleme, tedavi , kısırlaştırma ve hukuki süreçleri takip etme gibi konularda elimizi taşın altına bizler koyuyoruz. Çoğu zaman da yalnızız. Ancak asıl hedefimizin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun uygulanmasını sağlamak olması gerekiyor. Kurumlara görevlerini hatırlatmalı, yerine getirmelerini sağlamalıyız. Bunun için kanunu iyi bilmemiz, şikayet hakkı da dahil tüm hukuki yolları denememiz gerekiyor. Öte yandan yaşadığımız ilçelerdeki geçici bakımevlerini de rutin olarak ziyaret etmekte fayda var. Zira devletin denetleme mekanizması da geçici bakımevleri konusunda çok yetersiz. Konya, Elazığ, Bayındır’da bulunan geçici bakımevlerinde yaşanalar ve daha nicesi bunun en büyük göstergesi . Hasta ya da yaralı hayvanların veteriner hizmetlerine ulaşmasını sağlama (özel veteriner klinikleri de olabilir belediyelerin veteriner işleri müdürlükleri de olabilir), aç ve susuz kalmamaları için ev yada iş yerlerimizin önüne yada belirlediğimiz bir beslenme odağına mama ve su koyama ya da en azından koyanlara engel olmama da yapabileceklerimiz arasında."
Avukat Sert tartışmalı bir konu olan tehlikeli hayvan tanımına ise şu sözlerle değiniyor; "5199 sayılı hayvanları koruma kanunda; tehlikeli arz eden hayvanların Bakanlıkça belirleneceği yazıyor. Bakanlık da E-26137614-280.99-3163942 sayılı genelge ile hiçbir bilimselliği olmayan-sözde bilimse -bir belirleme yaptı. Bazı türleri tehlikeli olarak adlandırdı. Bu hayvanların üretilmesini, sahiplenilmesini, barındırılmasını, beslenmesini takas edilmesini, sergilenmesini, hediye edilmesini ve ülkeye girişini, satışını reklamını yasakladı."
Avukat Sert, tehlikeli olanın köpek değil, onu yetiştiren kişi olduğunu ise "Hep söyledik tehlikeli olan köpek değil; onu yetiştiren kişidir. Hayvan sahiplenmek ile ilgili hiçbir prosedür olmazsa, elini konu sallayan herkes hayvan sahibi olabilirse ve sonrasında da hiçbir denetim yapılmazsa, bu hayvanlar kötü niyetli kişilerin elinde -karanlık odaya hapsetme, aç bırakma ve dövme gibi yöntemlerle saldırgan hale gelebiliyor. Ama bedelini bu insanlar değil ömür boyu geçici bakımevlerinde kalmaya mahkum edilen hayvanlar ödüyor. Temmuz 2021 yapılan düzenlemeden ve belirttiğim genelgeden sonra o kadar çok köpek terk edildi ki; bu köpekleri yuvanlandırmak da kanunen mümkün olmadığından, geçici bakımevlerindeki 1m2lik padoglarda ölmeyi bekliyorlar" cümleleri ile tehlikeye işaret ediyor.
Peki, Erdoğan neden Avrupa’yı örnek gösterdi? Avrupa’da sokak hayvanları konusunda örnek uygulamalar gerçekleştiren ülkeler hangileri?
Avukat Sert bu sorunun cevabını "Avrupa’da sokakta yaşayan hayvan diye bir kavram yok. Bir hayvan sokağa atılırsa belediye tarafından el konuluyor. Bakımevlerinde belli süre tutulduktan sonra sahiplenilmezse öldürülüyor. Bu insanlık dışı uygulamayı kesinlikle kabul etmiyorum. Hayvanların da bu dünyada yaşamaya hakkı var, bize düşen bu hakka saygı duymak. Devlet ve yerel yönetimlerin görevi ise birlikte yaşamayı tüm türler açısından mümkün kılmak. Ancak siyasi iktidar kolay yolu seçerek, hiçbir emek ve güç sarf etmeden en ucuz şekilde sokakta yaşayan hayvanlardan kurtulmanın peşinde. Bunun içinde yaşanan acı olaylarla halkı manipüle etmeye çalışıyor. Öte yandan Avrupa’da pek çok ülkede hayvan sahiplenme prosedürü var. Hayvan sahiplenecek kişinin maddi durumu, ruh sağlığı ve evinin fiziki koşullarına dikkat ediliyor. Bu kişilere sahipleneceği hayvan türüne göre eğitim veriliyor. Düzenli olarak denetleniyor. Hayvanı terk ettiğinde, şiddet uyguladığında öldürdüğünde caydırıcı yaptırımlar uyguluyorlar. Avrupa’yı örnek alacaksak bu yönden alalım" sözleriyle cevaplıyor.