Sosyal çürüme ve değerlerin kaybolması

Ergün Yücesoy

Son zamanlarda kulağı tırmalayan ve anlamını bilenlerin canını çokça sıkan bir durumdur sosyal çürüme.

Peki nedir bu sosyal çürüme?

Sosyal çürümeyi, bir yerde ya da bir toplumda, değerlerin, normların ve kurumların giderek yozlaşması, önemini yitirmesi ve de uyumunun bozulması olarak tarif edebiliriz.

Bu durum toplumsal düzenin bozulmasıyla, etik standartların gerilemesiyle ya da insanlar arasında güvenin azalmasıyla kendini gösterir.

Fakat sosyal çürümeyi doğuran şeyler bunlar değildir. Bunlar sosyal çürümenin sonuçlarını gösterir.

Sosyal çürümenin akla gelen ilk ve en büyük nedenleri;

Eğitimsizlik

Sanayileşme

Küresel dönüşüm ve değişim

Ekonomik istikrarsızlık

Siyasi çalkantılar

Bilinçsiz teknoloji kullanımı

Bilinçsiz kullanılan sosyal medya ve içerikleri

Sosyal çürümenin akla gelen belli başlı sonuçları ise;

Aile yapılarının çöküşü

Artan suç oranları

Kültürel değerlerin azalması

Milli ve manevi değerlerin önemsizleşmesi

Eğitimin yozlaşması

Eşitsizlik

Şiddet

Adaletsizlik

Hoşgörüsüzlük

Ayrımcılık

Çifte standart

Empati yoksunluğu

Şimdi bunlara bakıp da, toplumumuzda sosyal çürüme yoktur, diyebilir miyiz! Elbette diyemeyiz. Bu unsurların hepsi dalgalanma etkisi yaratır. Hepsi birbirine taban tabana bağlıdır. En basit tabiriyle domino ya da kelebek etkisi meydana getirir.

Örneğin ekonomik sıkıntılar, toplumdaki bireylerin yaşamını idame ettirebilmeleri için illegal kazanç sağlamayı mübah görmelerine sebep olmuştur. Bu durum insanları etik ve ahlak dışı ekonomik kazanç elde etme yollarına itmiş, zamanla normalleşmeye ve görmezden gelinmeye başlanmıştır. İnsanların iyi kötü algısı değişmiştir. Hatta yapılan bu tür davranışlar övünülecek ve takdir edilecek seviyeye gelmiştir.

Sosyal çürümeyle birlikte sosyal norm ve değerlerine bağlı bireyler, gerici, bağnaz ve çağ dışı görülmeye başlanmıştır.

Televizyon dizileri ve sosyal medya içerikleri takipçilerini gerçek yaşamından başka alemlere götürerek gerçek yaşamla bağını keserek takipçilerinin algılarını yönetmektedir. Özellikle de genç kuşak maalesef her şeyi ekranlardaki gibi zannetmektedirler. Teknoloji sayesinde dünyanın her noktasına ulaşıp, olumlu olumsuz bir çok içeriği bünyelerine alıp o şekilde yaşamın peşine düşerek milli ve manevi değerleri yok sayma aşamasına gelmişlerdir. Bunun durum, da aile ve yakın çevresiyle çatışmaları ve ayrışmaları beraberinde getirmiştir. Söz konusu durum sadece gençlerde değil yetişkinlerde de vardır. Bu toplumun ortak sorunudur.

Sosyal çürümeyle birlikte özellikle bizim toplumumuzla özdeşleşmiş ahlak öğretileri ve sosyal normlar yavaş yavaş yok olmaya başlamıştır. Örneğin komşuluk ilişkileri zayıflamış, sevgi saygı azalmıştır. İnsanımız duygu düşünce ve yaşantısıyla yavaş yavaş bireyselleşmiştir. Toplumumuzda hakim olan bir “biz” bilincinin var olduğunu söylemek hiç de kolay değildir. Empati anlayışı maalesef giderek yok olmaktadır. İnsanlar yaşadığı apartmanında, yürüdüğü sokakta ve çalıştığı iş yerinde sadece kendisini ilgilendiren durumlara tepki vermektedir. Yaşadığı apartmandaki bir hastaya, yürüdüğü sokaktaki bir yangına, trafikteki bir kazaya ve işten çıkarılan arkadaşına hiçbir tepki vermemektedir.

Aynı toplumda yaşamamıza karşın ortak sevinç ve üzüntülerimizin azalması da sosyal çürümenin delillerinden biri değil midir?! Elbette toplumun tüm fertlerini tek bir ortak paydada buluşturmak mümkün değildir. Farklı görüş inanç ve de inançsızlığa sahip olabiliriz. Ancak milli birlik ve beraberliği sağlayan değerler insanları bir araya getirmelidir. İnsanları yaklaştıran bu değerlerdir. İşte bu değerlerin giderek zayıflaması sosyal çürümeyi beraberinde getirmektedir.

Günümüzde sosyal çürümeyle birlikte bilgi ve bilen de saygınlığını ve önemini korumakta zorlanmaktadır. İnsanların artık bilgiye ulaşmak için çokça yolu vardır. Bu da insanlar arasındaki iletişimi iyice güçsüzleştirmektedir.

Toplumsal güveni yeniden inşa etmek için sosyal çürümenin önüne geçmeliyiz. Empati duygusunu geliştirmeli, eşitliği ve adaleti teşvik etmeliyiz. Bilinçli bir şekilde ayrıştırılmanın karşısında olmalıyız. Zaten ayrıştığımızda sosyal değer ve normlarımız kendiliğinden küllenip kaybolacaktır.

Kısacası, sosyal çürümenin önüne geçmek için; eğitimli, bilinçli, milli ve manevi değerlere önem veren bir toplum inşa etmeliyiz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.