Sosyal Medyasız Yaşayamayan Kişilerin Varlığı

Ömer Oktay Bal

21. yüzyılın insanı keşiflere, icatlara öyle alıştı ki artık bir buluşun hayatımıza girmesi, öğrenilmesi ve nihayet sıradanlaşması çok da uzun sürmüyor. Ama biri var ki hayatımıza girdi, kısa sürede her yaş gurubundan her kesimden insanın tüketmek bir yana çoğaldıkça doyumsuzluk hissi duyduğu bir varlık kazandı. Bu doyumsuzluk hissi, sosyal medyanın geçici bir heves olmadığı, bazen bağımlılığa vardığı gerçeğini destekliyor. Sosyal medya olmadan yaşayamamak, sosyal medya bağımlılığı gibi kavramlar çoktan hayatımıza girdi. Peki, sosyal medyada hayat kesitleri paylaşmanın, diğer paylaşımları görmenin hazzını yaşamanın psikolojik alt yapısında neler yatıyor?
 
 İlk Günaydın Takipçilere
 
Çoğu kişi sabah uyanır uyanmaz ilk yaptıkları işin sosyal medya hesaplarını kontrol etmek olduğunu söylüyor. Bu kişiler için sosyal medya, gerçek hayatlarında bulamadıkları mutluluğu bir ekran üzerinde arama çabasına hizmet ediyor. Ancak sosyal medya paylaşımları aynı zamanda, mutlu insanlar, harika tatiller, her gün yapılan geziler, iyi yemekler, dekorasyon harikası evlerle dolu. Hayatında beğenilme, mutluluk, zenginlik gibi ihtiyaçları karşılanmış kişilerin sürekli paylaşımları kullanıcılar tarafından gösteriş olarak yorumlanırken, bu hayatlara seyirci olarak katılan sosyal medya kullanıcıları tepkilerini de aynı platformda rahatça sergiliyor. 

Bir geziyi, bir anıyı paylaşmanın ötesinde her anı paylaşma arzusu, her an görünür olmak, sanki sosyal varlığın, kişi olmanın bir gereksinimi olmuş gibi günümüzde. Neredeyse gerçek hayatın yerine geçmiş, gerçeklikle rekabet eden sanal bir dünya var karşımızda. ‘Görünenle yetinmek felsefesizliğe neden olur’ sözünün tam karşılığını sosyal medya olmadan yaşayamayan bağımlı bireylerde bulabiliyor gibiyiz. Alt metnini bilmediğimiz birçok gönderiyi kendi penceremizden yorumluyor, kendi hayatımız hakkında yanıltıcı çıkarımlara varıyoruz.
 
 Hangi Tarafta Nefes Alıyorsunuz?
     
Sosyal medya elbette sadece hayat kesitlerinin paylaşıldığı sığ bir platform değil her zaman. Haber alma, dünya görüşlerinin paylaşılması, zihin açıcı konuşmalara vesile olan paylaşımlar da yapılıyor. Tercihini, zihinsel filtrelerini bunlardan yana kullananlar daha doğru sosyolojik veriler edinmeye yakın duruyorlar. Gerçek hayat akıp giderken sosyal medyada daha çok zaman harcayanlar ego tartışmalarının, psikolojik zafiyetlerin konu edildiği tartışmaların öznesi oluyorlar. İronik olan ise kişilerin bu analizlere, eleştirilere ve öğretilere yine sosyal medya üzerinden ulaşıyor olması. Zamanın tüketemediği sosyal medya kullanımı ise varlığını tüm bu tartışmalara, paylaşımlara ev sahipliği yaparak sürdürmeye devam ediyor.
 
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.