Stefan Zweig’ın “Dünyanın Mimarları” dizisinin ikinci kitabı Şeytanla Savaş, bizi Alman edebiyatının ve düşüncesinin sıra dışı üç ismiyle karşılaştırıyor: Hölderlin, Kleist ve Nietzsche. Zweig’ın gönül bağı kurduğu bu yazarlar, “kaderlerinin gecesine savrulmuşlardır.”
Şeytanla Savaş, yaratıcı dehalarını doğuştan gelen huzursuzluklarında temellendirenlerin mücadelesidir. Hayatları boyunca kendi şeytanlarıyla boğuşan Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin savaşı değildir bu sadece, insanlığın da en büyük savaşıdır.
“Dünyanın Mimarları” dizisinin üçüncü ve son kitabı Hayatını Anlatan Üç Yazar’da ise şu soruya yanıt arar Zweig: Kurmaca dünyalar kuran sanatçı, kendisini gerçekliğe sadık kalacak şekilde yeniden inşa edebilir mi? Öznel sanatçı tipini ve ona özgü sanat biçimi olan otobiyografiyi derinlemesine inceleyen yazar, Casanova, Stendhal ve Tolstoy üzerinden yaratıcılık sürecinin izini sürer. Kendi Hayatını Yazan Üç Yazar, ebedî varoluş arzusu taşıyan sanatçı tipine yönelik derinlikli bir bakış sunarken, “Ben”in keşif ve inşa sürecinin karmaşık, yer yer çatışmalı katmanlarını da titizlikle irdeleyen bir eser.
Stefan Zweig’ın 1920’li yıllarda kaleme aldığı “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” ve “Bir Kadının Hayatından 24 Saat”, okuru bu kez öykü üzerinden insan ruhunun dehlizlerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor: Ruhta iz bırakan anlar, insanın yazgısını değiştiren karşılaşmalar, yenilgiler ve hayal kırıklıkları insanın varlığını esir alan tutkunun farklı veçheleri ekseninde öyküleniyor. Zweig’ın öyküleri, insan psikolojisine dair derinlikli gözlem gücünü her satırda bir kez daha hissettiriyor.