ŞU HAYAT MESELESİ

Nilgün Akyüz

Şu hayat bazen belimizi nasıl da büküyor. Düşünüyorum da ne badireler atlatıyoruz yaş alacağız, yaşayacağız derken. Eğitim hayatı biter, iş hayatı başlar; onu oturtur gibi olursunuz evlilik hayatı başlar, eşti çocuktu derken koca bir hayat yaşanır gider. Koca bir hayat diyorum çünkü gerçekten de kocaman ve birçok merkezi var hayatlarımızın. Önemli olan da bu. Hayatınızın kaç merkezi var?

Neyi hayatınızın merkezine koyuyorsanız eksikliğini çektiğiniz diğer alanlarınızdır. Sadece işiniz mi ver merkezinizde o zaman düşünelim. Kolay beğenmeyen, eleştirel ebeveynlerle büyümüşseniz iş alanınızda da kolay beğenmeyen birilerini hayatınıza çekeceksiniz demektir. Aynı çocukluğunuzdaki gibi onay ve kabul bağımlılığınız, bir işi beğendirme çabasını da beraberinde getirecektir. Sonuçta da mükemmeliyetçi yapınız, sizi daha mükemmel olmaya itecektir. Onay alma ihtiyacı çocukluğumuzda almaya çalıştığımız kabul görme ihtiyacımızın bir yansıması olarak karşımıza çıkacaktır.

Ne kadar başarılı olmak istediğinizi düşünün. Güzeldir, insana güzel duygular yaşatır. Ancak sorun, olmadığında ne yaptığınızdır. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? Sürekli başarılı olmak olası değildir. Başarılı olmak için giriştiğimiz çabada birçok başarısızlık da vardır, bunlardan çıkarımlar yaparak ilerler ve başarılı olma ihtimalimizi artırırız. Başarısız olduğumuzda içimizdeki ses, size başaramadığımızı söyleyip sizi küçüklüğünüzdeki duygusal yoksunluğunuza götürüyorsa işte bu, bir sabotajdır. Kendinizi başarılarınızla güçlü gösterme eğiliminiz, içinizdeki küçük bozguncuya takılmıştır. Hayatınızın merkezine başarıyı koyduysanız bunu neyle beslediğimizin farkına varmalıyız o halde.

Peki ya ilişkilerimiz? Hayatınıza aldığınız kişi, sizin nasıl bir aile yapısı içinde büyüdüğünüzün resmidir. Sevecen, ilgili, dışa dönük, değerbilir bir insanı hayatınıza aldıysanız siz de böyle bir aile yapısı içinde büyümüş, ailenizden değer görmüşsünüzdür. Ama zor beğenen, eleştirel yönü ön planda, çoğu zaman sevgisini gösteremeyen bir kişiyle birlikteyseniz aile yapınıza bakıyorsunuz demektir. İnsanlar, çocukluklarında deneyimledikleri durumlardan dolayı bir benzeşim kurarlar ve bu benzeşimi daha sonraki hayatlarında da arama eğilimi içinde olurlar çoğu zaman. Kolay memnun olmayan biri de işte tam da sizi buradan vurur, çocukluğunuzda kolay beğenmeyen ebeveynlerden.

Hangi alanımızı ele alırsak alalım koşullu sevgi dinamikleri karşımıza çıkmaktadır. ‘’Bunu yaparsan sevilirsin, böyle davranırsan sevilirsin.’’ kalıbı, günümüzü yapılandırmaya devam eder. Yaşamımızı sorgulamazsak bir ömür böyle geçer. Öncelikle davranışlarımızın ve seçimlerimizin altında yatan çekirdek inançlarımızı fark etmeliyiz. Çünkü bu inançlarımız değişmeden kalıcı bir değişim yaratamayız hayatımızda. Bunun için yardım alabiliriz. Bu inançlarımız çok derinlerde yerleşmiş bizim temel yapımızı oluşturmuştur çoğu zaman.

Önce kendine sor bakalım: güçlü olmaya çalışır mısın, itiraz eder misin her şeye, hep daha fazla kazanmaya çalışır mısın, sürekli çalışma isteğine yenilir misin, kontrolcü müsün, kaygın yoğun mudur, öfkeli misin?

Cevaplarınız evetse yaşam şemalarınızı fark etmeye başlayacaksınız demektir. Bu ilk adım, size öncelikle kim olduğunuza dair bir fikir edinme şansı verecektir. Kendimizi yeniden bazı alanlarımızda inşa etmek, zor değildir. Sadece bir sürece bağlıdır. Bu sürece mutlaka sabır eşlik etmelidir. Hep dediğimiz gibi daha kaliteli bir hayat hepimiz için mümkün.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.