Yaban TV ekranlarında yaptığı cesaret gerektiren ilginç programlar ile “Hayvanlara Fısıldayan Kadın” olarak ünlenen ve ölen timsah avcısı Steve Irwin’ın tahtına aday olarak gösterilen Tuna Güzelyurt, sunuculuk ile başlayıp dergiciliğe ve ardından imtiyaz sahibi olduğu televizyonculuğa giden başarı odaklı hayat hikayesini samimi bir dille sevenleriyle paylaştı.
“Yıl 2012, aylardan Eylül…
O dönem, Antalya’da kız kardeşimin yanında tatildeyim. Havuz, deniz, tabakta buz gibi karpuz, her şey güzel de bunların yetmediği anlar da oluyor. Öylesi zamanlardan birini yaşadığım günlerden bir gün evde belgesel izlerken, yazın rehavetiyle kıpır kıpır olan hislerime aksi yönde anlam veremediğim bir arayış içine girdim.
“Dalış yapıyorum, mağaraları keşfediyorum, kayalara tırmanıyorum, off-road yarışlarına katılıyorum, buz hokeyi oynuyorum, atlı okçulukla ilgileniyorum, atış desen çocukluk aşkım; birçoğunda da lisanslıyım.” diye iç geçirdim. Az dağ bayır dolaşmamıştım, nerede ilginç bir olay varsa Tuna bohçasını alıp oraya. Doğa keşfi, kamplar, hayvan sevgisi, ekstrem sporlar, uçuşlar, kaçışlar, tırınım tırınım… bu liste uzar gider.
İşte, o an yaptıklarım ettiklerim bendeki fitili ateşleyen gerekçe oldu.
Düşündüm, taşındım, danıştım, kendim araştırdım ve Yaban TV ile gıyaben medya üzerinden tanıştım. İlk defa izlediğim kanal, beni baktığım anda içine çekmişti. Körün istediği bir gözdü, oysa bu kanalda ilgimi çeken her şey vardı. Babam da avcı olduğundan dolayı bende önce sempati uyandı, derken sevdaya dönüştü. O zamanlar kanalda görsel yayın yönetmeni olan Caner Alp’in mailine ulaştım. Kendimi tanıtan bir yazı ve özgeçmiş mektubu ile birlikte yapabildiklerimi anlattım. Henüz üçüncüden bir evvel olan ikinci üniversitemi okuyordum. Kafamda deli sorular belirdi; “Dönerler mi? Kabul ederler mi? Hadi ettiler, öğrencilik hayatımı etkiler mi?” vb.
4 gün gibi geçen dördüncü saatin sonunda mailime cevap geldi. Caner Bey, yazdığı cevap mailinde yüz yüze görüşmek istediğini belirtmişti. Samimi olmak gerekirse içimi şu an yazsam da ifade edemeyeceğim bir heyecan tümüyle hükmü altına almıştı. Eşyalarımı valize iteledim ve ertesi gün ilk uçakla önce İstanbul’a ardından Seyrantepe’ye vardım; tabi ki, soluğu Yaban TV stüdyolarında aldım.
Caner Bey’le yaptığım sıcak ve misafirperver sohbet, bendeki panik halini keyfe dönüştürmeye yetmişti. Sanki o an elime mikrofon verseler, “İşte kamera” deseler, tereddütsüz bodoslamadan dalardım. Aynen de öyle oldu. Beni uzunca bir sohbetle enine boyuna tartmanın akabinde, “Haydi başla!” dediler.
Ertesi gün start almak için sözleştik. Sohbet anında yitirdiğim heyecanım misliyle geri geldi. Gece oldu; yatakta dön sağa dön sola nafile. Değil uyumak, gözümü bile kırpamıyordum.
Aslına bakılırsa ilk tecrübem de değildi. Kısa bir süre önce NTV’de görev almıştım. Fakat doğa ile bu denli içli dışlı olabileceğim ve uğruna uzun yol katettiğim bu iş benim için daha önemliydi.
Melih Bey’le tanışmamız ise işe başlamamı takiben ilerleyen günlerde gerçekleşti. Kendisi bana gerçek bir aile ferdi gibi davranıyordu ve tek bir kez bile öğrenmek istediklerime ilişkin kendimi yalnız hissettirmedi. Öğretici bir yanı ve entelektüel birikimi vardı. Çekimlere odaklı olarak uzun yolculuklarımız da oldu; ben sordum, o söyledi. İyi kalpli, paylaşımcı ve işinde profesyonel bir usta idi.
Böyle başladı, benim camiadaki ilk adımım.
Melih Bey’in beynimin bir kenarına yuvalanmış bana güç veren bir söylemi vardır; sizinle de paylaşayım. “Sevgili Tuna, bu camiada bir boş koltuk var ve sen bu koltuğa oturabilecek yetenektesin. Yaptıklarını ve istikrarlı çalışmanı takdir ediyorum. Sen hedeflerini yüksek tut, bir gün seni orada göreceğimi biliyorum.”
O sözü hiç aklımdan çıkmadı, çıkarmadım. Hep bir kenarda beni tırmaladı durdu.
Yıl 2015, yeni 1 adım…
Yaban TV’den ayrıldım. “Yeni bir şey yapacaksam, risk almalıyım!” diye düşünüyordum. Ticari Danışman ve Yazar olan Abdullah Koçoğlu ile tanıştığımda geldiğim noktayı, geçtiğim yolları anlattım; bana, “O halde, kaldığın yerden devam edelim!” dedi. Önce var olan reklam, tanıtım ve haber altyapısıyla bütünleşik işlere entegre oldum, sonrasından birlikte Avfest Dergisi’ni kurduk.
Ve bugündeyiz…
Bugün bende Avfest Outdoor TV adında televizyon kurma fikri uyandı ise bundaki aslan payı; Yaban TV Ailesi’nin, sevgili Melih Meriç’in, değerli ortağım Abdullah Koçoğlu’nun ve siz değerli doğasever dostlarımındır. Herkese bir kez daha teşekkürü borç bilirim. Sevgilerimle.”