Süt sektörünü üretici, sanayici ve tüketici kesimiyle birlikte önümüzdeki yıllarda neler bekliyor? Sektörün aydınlık geleceği için neler yapmalıyız?
Tabii ki öncelikle süt üreten hayvancılık işletmelerinin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Zaten bütün konu bunun üzerinde düğümlenmektedir.
Aslında bundan sonra söylenecek olanlar da sürdürülebilir işletmelerin sağlanması ile yakından ilgilidir.
Hayvan sahiplerinin eğitimli, bilgili olmaları şarttır. Şu andaki bilgileri, ne yazık ki, “öyle diyorlar”dan daha fazla değildir. Bilgi sahibi olanlar vardır. Ama çok sayıda değiller.
Bilgisizlik kayıplara yol açmaktadır. Kayıplar ve hastalıklar maliyettir. Çoğunlukla bu maliyetlerin farkına varılamamakta, konu sadece “süt ucuz, yem pahalı” düzeyinde kalmaktadır.
Hayvan sahipleri kendi ellerindeki, kendi kumandalarında olan işlerde daha bilgili, daha dikkatli olmalıdırlar.
Biyogüvenlik, koruyucu hekimlik, sürü yönetimi başta olmak üzere doğru bilgiler hayvan sahiplerine aktarılmalıdır.
Şu anda hayvan sahipleri sürülerini “sokak bilgileri” ile yönetmeye çalışmakta ve kayıplara uğramaktadırlar.
İlk olarak ; herkes koruyucu hekimliğin, biyogüvenlik başta olmak üzere, uygun barınak ve konfor, uygun yemleme, uygun boğa sperması seçimi ve uygun aşılama programlarının toplamı olduğunu bilmelidir.
Bir bitkinin nasıl gübreleme, çapalama, ilaçlama gibi yardıma ihtiyacı olduğu biliniyorsa, belli dönemlerde hayvanların da yardıma ihtiyacı olduğu bilinmelidir.
Belli dönemlerde, stres günlerinde, özellikle doğumdan önceki birkaç gün, doğumun olduğu gün, doğumu takip eden birkaç gün ineklerin yardıma gerek duyduklarını aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yardımlar da koruyucu hekimliktir.
Sütün ihracat potansiyeli arttırılmalıdır. İhracatımız vardır ancak yeterince değildir. Bu duruma etki eden süt kalitesi ve fiyat gibi konular gözden geçirilmelidir.
Ülkemizde süt kalitesi yukarıya çekilmelidir. Ülkemizdeki süt kalite değerleri bu işi iyi yapan ülkelerdeki “alt sınırlar” seviyesindedir.
İyi ürün kaliteli sütten elde edilir. Kalite lezzeti ve dayanıklılığı getirir. Kaliteli sütten yapılan ürünlerin raf ömürleri uzun olur.
İhracat potansiyelimizin, rakiplerle karşılaştırılarak, gözden geçirilmesi şarttır. Kalite ileri götürülse bile, maliyet konusunda uygun fiyatlar verebilmeniz mümkün olacak mıdır?
Ülke olarak bruselloz ve tüberküloz gibi sürü hastalıklarının üzerine gitmeliyiz. Hiç olmazsa “Ari işletme” sayımızı arttırmalıyız.
Suni tohumlama yapılmasının ırk ıslahı kadar “koruyucu hekimlik” hizmeti de olduğunun bilincine varmalıyız.
“Konya ile büyüklüğündeki” Hollanda’yı iyice inceleyerek, onların doğru yaptıklarını yapmak büyük fayda sağlar.
Bu konu yıllardan beri dilimize dolanan “Konya ili” benzetmesinden öteye taşınmalıdır.
SETBİR böyle bir çalışma yaptı. İlerideki aylarda kamuoyuna ve Tarım Bakanlığına konu ile ilgili izlenimleri içeren bir rapor sunulacaktır.
Böylece yapılması gerekenler, yapılmaması gerekenler listelenebilir. Yol haritası çıkarılabilir. Yeter ki haritadaki yoldan ayrılmadan üretim yönlendirilsin.
Süt hayvancılığının şu andaki kronik sorunlarının çözümü için adımlar atılmalıdır.
İleriki yıllarda bu sorunlara yenileri de eklenebilir. Zaten var olan çoban, bakıcı, maliyetler, mera ve hastalıklar gibi dertlere başka dertler de eklenmiştir. Kuraklık, yeraltı sularının çekilmesi gibi sorunlar sektörü tedirgin etmektedir.
Diğer sorunlar da sektörün önüne gelecektir. Bunlardan biri “Karbon Emisyonu” konusudur. Geviş getiren hayvanların “metan gazı” üretmeleri sürekli olarak hayvan üreticilerinin “başına kakılan” bir konu olarak gündeme getirilecektir.
Karbon emisyonunu azaltacak etkin önlemlerin araştırılması için projeler yapılmalı, bu projelere kaynak ayrılmalıdır.
Karbon emisyonunun azaltılması ve sahada uygulanabilmesi için “devlet bütçesi” gerekir. Kişilerin kendi inisiyatifleriyle yapacakları katkılar ile yeterli ilerleme sağlanamaz.
“Ak süte kara çalanlar” ile baş edebilmek için idari ve bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Bu konunun önemine inanarak hareket edilmelidir.
A1 ve A2 süt konusu sektörde mutlaka yer alacaktır.
Bu konu üreticisiyle, sanayicisiyle ve tüketicisiyle sektörün ilgisini çekecektir. Hazırlıklı ve bilgili olunmalıdır.
Süt sektöründe ileri kabul edilen ülkelerde sütün “kayıt içinde” olduğunu bilinmektedir. Ülkemizde ise sütün bir kısmının “kayıt dışı” süt olarak adlandırılması ilginçtir. Avrupa’da sanayi tarafından alınan ve işlenen sütler toplamın %95’i kadardır. Bazı Avrupa ülkelerinde bu oran %99’dur. Ülkemizde de süt kayıt altındadır. Fakat halen “kayıt dışı” sütten söz edilmektedir.
Teşvik ve desteklerle süt kayıt altında olmakla birlikte halen kayıt dışı süt varsa kayıt altına alınmalıdır.
Kayıtlı süt, kayıt dışı süt kavramlarıyla süt ekonomisi ve süt sektörü önünü göremez.
Sonuç olarak; listelenen bütün konular devlet işidir. Şimdiden çözüm için harekete geçilerek, yapılması gerekenler “devlet politikası şeklinde” ele alınmalı, duraklama olmaksızın takip edilmelidir.
Özet; süt endüstrisinin geleceğini etkileyecek 4 önemli faktör bilgi, süt kalitesi, su ve enerji olacaktır.