Sevgili dostlar...
Yine araştırmacı ruhum kabardı...
Bir Televizyon programında öyle bir konu işlen diki kanım dondu.
Sizi bilmem lakin ben hayvanları severim..
İnsan haklarının olduğu kadar Hayvan hakları da vardır...
Özellikle köpekler konusunda ne bugün ne de geçmişte iyi olmayan kötü sicile sahibiz..
Abdullah bin Amr, Peygamber Efendimizden (asm) şöyle bir hadisi şerif rivayet etmektedir: “Bütün canlılara merhamet edin ki, merhamet olunasınız. Bağışlayın ki, Allah da sizi bağışlasın. Vay haline o söz hunilerinin (Bütün duyduklarını söyleyen kimseler) Vay haline o bilerek kötü işlerinde ısrar eden kimselerin.” (Edeb’ul müfred ter. s. 157)
Şimdi öğrendiğim ve onedio.com dan aldığım alıntı ile beni de dehşete düşürün o vahim olayı anlatmaya...
Bu olay ile ilgili iki farklı yazı ile karşılaştım onlardan biri de Murat Bardakçı nın Hürriyet'teki yazısı.
Gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız gerçek bir sürgünün hikayesi... Hayırsız Ada'da olan köpeklerin katliamı.
Hayırsız Ada faciası memleketimizin gördüğü en insafsız köpek katliamıdır. Başlangıcı 3 Haziran 1910’dur.
1. Hayırsız Ada faciası memleketimizin gördüğü en insafsız köpek katliamıdır. Başlangıcı 3 Haziran 1910'dur.
2. Bizim geleneğimizde sokak köpekleri şehrin sakinleridir. Onlar 1910'a kadar İstanbul’da kendi sokaklarında bakılarak bizimle beraber yaşadılar.
3. Avrupa'da ise parfüm/kimya sanayi için katliamlar çoktan başlamış, sokaklarda tek köpek kalmamıştı. Fransızlar bizimkilere bir öneri getirdi
4. “İstanbul’un Sokak köpeklerini toplayıp bize satın.” Fransa ile anlaşma imzalandı. Ancak halk köpekleri vermedi, direndi.
5. Her köpek kendi sokağının bir sakini gibiydi. Halktan destek gelmeyince bu işler paraya muhtaç olan insanlara, serserilere havale edildi.
6. Toplama sürerken halk isyan etti, gemiyle Fransa’ya gönderilmek üzere Tophane'de bekletilen binlerce köpeği bir baskın yaparak kurtardı.
7. Ancak hükümet bir kez Fransa ile anlaşma yapmıştı, bu işten vazgeçmedi. Daha kapsamlı daha organize bir toplama işi başlatıldı.
8. Kısa sürede 80 bin köpek toplandı ve Tophane'de bekletildi... Halkın bir kez daha hayvanları kurtarmaması için başlarına asker dikildi.
9. Fakat Fransa’dan bir türlü yükleme talimatı gelmiyordu. Köpeklerin beslenmesi ve bakımı sorun olmaya başlamıştı..
10. Fransa’dan yanıt gelmeyince hükümet köpeklerin fiyatını indirdi, sonra bedavaya vermeye bile razı oldu ama Fransa'dan çıt çıkmıyordu.
11. Köpekleri artık Tophane’de bekletme olanağı yoktu. Kentten uzak bir yer, Sivri Ada seçildi. 80 bin köpek Sivri Ada’ya nakledildi.
12. Köpeklere burada bir süre daha bakıldı. Ta ki Fransa anlaşmayı fesih ettiğini, köpekleri almayacağını bildirene kadar.
13. Bundan sonra köpekler Sivri Ada’da tamamen kaderine terk edildi. Halk bir süre yiyecek taşıdı ama sonra bu da imkansız bir hale gelince...
14. Köpekler açlıktan ve susuzluktan can verdiler. Kuzucukların acı çığlıkları Anadolu Yakası sahillerinde duyuluyor, sabaha kadar dinmiyordu.
15. Ölümler başlayınca, 2-3 yıl boyunca tüm sahil kokudan yaşanmaz hale gelmişti. İstanbul halkı bu suçtan dolayı çok üzgün, çok çaresizdi.
16. Pek çokları sahildeki evlerini kapattı. Köpeklere dokunmanın büyük bir lanete yol açacağı düşünülüyordu.
17. Sonunda o lanet 1912 yılında deprem olarak geldi. Büyük deprem köpeklerin ahına, günahına bağlandı. Adanın adı da Hayırsız Ada oldu.
18. Resmi kayıtlarda hala Sivri Ada diye geçse de, orası bizim dilimizde hala Hayırsız Ada’dır. 80 bin köpek kardeşimizin mezarıdır. ( onedio.com dan alıntıdır)...
Yukarıda bahsettiğim gibi Murat Bardakçı nın anlattıkları da aynen şöyle..
stanbul köpekleri ilk toplu sürgünlerinden birini 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, İkinci Mahmud zamanında yaşadı. Hükümdar İstanbul'da ne kadar köpek varsa yakalanıp adaya gönderilmesini buyurdu, birkaç gün boyunca şehirde belki de tek bir hayvan kalmadı ama İstanbullulardan hiç beklenmeyen tepkiler yükseldi: Halk ‘‘Hayvanlara eziyet etmek uğursuzluk getirir, başımıza iş açılır, köpekleri orada bırakmayalım’’ diye homurdanmaya başlayınca Hayırsızadaya'daki sağ kalan köpekler yeniden teknelere konup İstanbul sokaklarına salındı...
Sonra aradan seneler geçti, 1910'a gelindi ve ‘‘köpek meselesi’’ni çözmeye bu defa da İstanbul ‘‘Şehremini’’, yani Belediye Başkanı Suphi Bey soyundu: Haziran başında İstanbul'daki bütün köpeklerin yeniden Hayırsızada'ya yollanmasını emretti, iktidardaki İttihatçılardan da destek aldı ve birkaç gün içinde 80 bin civarında köpek çatanalara yüklenip yeniden mecburi bir ada yolculuğuna çıkartıldı.
Hayırsızada sadece kayaydı, dikili tek bir ağaç bile yoktu ve 80 bin köpeğin feryadı söylendiğine göre geceleri İstanbul'dan bile işitilir olmuştu... Sesler birkaç gün sonra kesildi, zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden artık bir teki bile hayatta değildi... Ama İstanbul halkının beklediği uğursuzluk da gecikmedi: Balkan Savaşı patladı...
Biliyorum sizlerde benim gibi şoklar içerisindesiniz...
3 Haziran 1910, dönemi belediye başkanı Suphi Beysoyundu’nun talimatıyla 80 bin civarında köpeğin mecburi bir ada yolculuğuna çıkartılmasıyla başlayan katliamın tarihi. Dönemin İstanbul sakinlerinin büyük üzüntüyle yaşadığı acımasız olayın üzerinden 106 yıl geçti. 4 Ekim 1922’de Türkiye’nin ilk hayvanları koruma amacıyla kurulan derneği Himaye-i Hayvanat’tan sonra da hayvan hakları savunuculuğunda çok şey değişti. Yine de Hayırsız Ada Katliamı tarihin sayfalarında tüm canlılığıyla duruyor.
102 yıl sonra köpeklerden özür dilenmişti