Bugün itibarıyla 4 bin 500 dönüm seviyesinde olan jeotermal ısıtmalı seraların sayısının artması ile Türkiye, topraksız tarım uygulamalarında dünyanın üretim üssü olma potansiyeline sahip.
Sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulunan Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap; Ağrı’dan Sivas’a, Afyon’dan İzmir’e kadar pek çok kentte jeotermal seraların sayısının arttığını belirterek, “Jeotermal seralar tarım sektörümüzün en önemli sorunu olan üretimde kalite ve verimlilik sorunlarını aşılması için anahtar rol üstleniyor.” dedi.
“TDİOSB’LER JEOTERMAL İLE BİRLİKTE KURGULANMALI”
Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerin de mutlaka jeotermal enerji kaynaklar ile birlikte kurgulanması gerektiğine dikkat çeken Kındap, Türkiye’nin bu alanda dünyanın en önemli üretim üssü olma şansına sahip olduğunu vurguladı.
Girişimcilerin kendi olanakları ile geliştirmeye çalıştıkları bu sektörün, daha planlı bir mekanizma ile çok daha geniş alana yayılarak, milli ekonomiye katkı sağlayabileceğini kaydeden JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, şu değerlendirmeyi yaptı:
TARIMDA KATMA DEĞER SORUNUN ANAHTARI JEOTERMAL SERALAR
“Ülkemizdeki jeotermal seraların sayısı ve kapladıkları alan, potansiyelimizin büyüklüğü dikkate alındığında çok düşük seviyede. Bugün 4 bin 500 dönüm olan jeotermal sera alanımızı kısa sürede 50 bin dönüme ulaştırmamız mümkün. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çok doğru bir strateji ile sayılarını artırmak için çaba gösterdiği Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerin (TDİOSB) de jeotermal enerji kaynakları ile birlikte kurgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Balıkesir-Gönen’de kuruluş çalışmaları süren TDİOSB, 8 bin dönüm büyüklüğü ile sadece ülkemizin değil, dünyanın en büyüğü olacak. Tarımda yaşadığımız katma değer sorunun aşılmasında bu üretim merkezleri çok önemli işlev yüklenecek. Biz mevcut jeotermal seralarımızda, gelişmiş ülkelerin seracılıkta sağladıkları verimliliği sağlamış durumdayız. Geleneksel tarım ürünlerimizi istediğimiz kadar ve her mevsim üretme imkanı sağlarken, tropikal ürünler başta olmak üzere katma değeri ve ihracat kabiliyeti yüksek tarım ürünlerinin üretimi de mümkün oluyor.”