Hayatta tek bir hata ölümcül sonuçlara yol açabilir.
Tek bir yanlış karar, tek bir yanlış hareket. Yol ayrımında bir karar verirsin, geri dönüşü olmaz. Sonuçlarını ömür boyu taşırsın. Bir karar verirsin ve o senin hayatın olur.
Meles deltası diye bir yer. İzmir Altınyol üzerinde bir delta. Oraya atılmış köpekler. Yemek yok, su yok. Birileri fark edip onlara yemekler taşımış, sular koymuş sağolsun. Öyle hayatta kalmışlar. Ve beklenen son, hamile kalıp doğurmuşlar. Nasılsa kerbela, nasılsa şikayet edecek kimse yok diye de yetkililerin de işine gelmiş. Aç mı, susuz mu, kısır mı değil mi hiç bakan olmamış.
Haberdar olup soğuk bir kış günü toplanıp gittik. Minicik bebekler, korunaksız deltanın ortasında yaşam savaşında. Çadırlar yapılmış içlerine girip uyusunlar korunsunlar diye. Ama yeter mi? Gece eksi beş, gündüz sıfır derece. Biz bile kar montu, yünlü bereler, kar botlarıyla ısınmamışız.
Çok çelimsizi alalım, en küçüğü alalım derken bir de baktık ki bütün bebekleri almışız.
Beş kişiyiz, ne yaparız ederiz bir yolunu buluruz dedik.
Önce klinikler, bakımlar, pansiyonlar derken güzel aileler bulduk, evlerine gönderdik. Bu arada hasta olup ölenler oldu, kahrolup yandık. Birisi çıktı ben bakamıyorum artık dedi, hemen geri aldık. Çok daha iyi aileye yuvalandırdık. Sanmayın ki ilk arayana verdik. Eledik, eledik, en iyisini bulalım istedik.
Üstelik korunmasız el kadar bebeklerdi. Aşılar bitmemiş, mikrop riski yüksek. Pansiyon beğenmedik. Topraklı yer olmaz, köpekli yer olmaz, üstü açık yer olmaz deyip burun kıvırdık.
Öyle çok değer verdik, önemsedik.
İşte bu kıymetli bebeklerden birisi için bir yabancı ulaştı. Yıllardır Türkiye'de yaşayan, çalışan bir hanım. Ailesinin nasıl dev bir hayvansever olduğunu anlattı. Onun için görüntü, güzellik değil kurtarmak önemli olduğunu söyledi. Ailesindeki köpeklerin fotoğraflarına baktık, pek beğendik. Aklı başında, düzgün, avrupai fikirli birisi diye de sevindik. Sözleşmemizi aldık, her şartı kabul ederek okudu imzaladı, herşeye varım dedi.
Yanında da bir arkadaşı, sonradan öğrendiğimiz üzere kendisi de büyük hayvansever. Her konuda arkadaşına destek olacağını söyleyen bir hanım o da.
Karnesiyle çocuğumuzu bu şahısa sahiplendirip, emanet edip ayrıldık. Son olarak herhangi bir aksilik durumunda bizi aramasını, çocuğu mutlaka bize getirmesini söyledik. Asla olmayacağını, rahat olmamızı söyledi.
Sonrasında yazıştık, alışverişler yaptığını, çok mutlu olduğunu iletti.
Bir kaç ay geçti, hiç haber çıkmayınca ufaklık büyümüştür bir resim alalım bakalım dediğimde aldığım cevapla mideme yumruk indi.
"Ben onu başka bir aileye verdim"
İlk şokum geçince, bunu yapamayacağını legal olmadığını söyledim.
Pişkin şahıs, herşeyin legal olduğunu istediği gibi davranacağını söyledi. Ailenin detayını ver diye tutturunca ben, yarın vereceğim, sonra vereceğim diye diye iki gün beni oyalayıp sonunda engelledi.
Eh verdiysen tamam o zaman diyeceğimizi, peşini bırakacağımızı sanan şahıs yanıldı.
Diğer arkadaşımız kendisiyle görüşmeye başlayınca öğrendik ki, bebeğimizi barınağa bırakmışlar. Sahiplenen şahıs, anlattığına göre ülkesine gitmek zorunda kalmış, arkadaşına vermiş, sen bak ne yaparsan diyerek, yüce gönüllü çok "hayvanseven gönüllü" ise onu barınağa bırakmış. Ne zaman diye soruyoruz, iki ay diyor. Hangi barınak diyoruz işte şurası diyor. Orayı arıyoruz, oraya böyle giden köpek olmamış iki ay evvel.
İçimizdeki dedektiften habersiz bu şahıslar bizi uyutup geçiştirmeye çalışırlarken, başka bir kanaldan öğreniyoruz ki aylar evvel bırakılmış. Hem de ne zaman biliyor musunuz? Sahiplendikten 12 gün sonra!
El bebek gül bebek baktığımız, pamuk yataklarda yatırdığımız küçücük bebeği barınağa bırakmışlar.
Verdiğimizde üç aylıktı daha.
Sahiplenen terk ediyor, emanet alan sözde hayvansever barınağa bırakıyor.
Bir anda karar veriyor. Çünkü tarihler, herşey elimizde. Bıraktığı gün terk edilmiş çocuk barınağa. Üç gün sonra değil, üç hafta sonra değil. Hemen o gün. O anda verdiği kararla bırakıp dönmüş. Aramamış, sormamış. Barınağa terk edilen herhangi bir bebek gibi, kafesinde beklerken hastalanmış bebeğimiz.
Çünkü barınaklarda hastalık olur. Ne kadar temiz olursa olsun, o hastalıkların bakterileri ölmez.
O çok soğuk kış günlerinde, bizim pamuk yataklarda yatırıp, betona ayağını değdirmediğimiz küçük bebeğimiz kanlı ishal olup tam bir ay sonra ölmüş.
Bir anda verilen bu karar bir hayata mal olmuş oldu.
Düşünülmeden verilmiş bu yanlış karar bir kalbin durmasına neden oldu.
Bebekliğini yaşayacak, koşturup oynayacak, mutlu olacak bir bebeğin hayatının bitmesine neden oldu. Tek bir karar.
Ailesi pek çok hayvansever olan şahıs buna sebep olmanın ağırlığını taşıyacak. Veya taşımayacak.
Çünkü kalbi olduğundan şüpheliyim.
Diğer duvar resimcisi, bir daha kendine gönüllü hayvanseverim diyemeyecek. Gerçek hayvanseverler onu tanıyıp bilecek.
Kendi elleriyle soğuk betona terk ettiği bebeğimizin ölümüne sebep verdiğini bilecek herkes.
Tek bir kararla hayatı değişen insanlar olacak ikisi de.
Davalar geliyor şimdi. Dava süreci isterse on yıl sürsün, hiç fark etmez, cezalar verilene dek peşi bırakılmayacak.
İhlal edilen, sözleşmenin her bir maddesi için tek tek hesap sorulacak.
Hayvanı terk etmek
Hayvanı üçüncü bir kişiye vermek
Hayvana zarar vermek
Hayvanın ölümüne sebebiyet vermek.
Hepsi için tek tek sorulacak. Her madde için ayrı dava açmaya karar verdim. Dört adet ihlal.
Üzgünüm, kızgınım, çok öfkeliyim. Zamanı geri alabilsem diye düşünmekten uykusuzum. Bir bebeğin ölümüne sebep olan insanların sıradan bir durummuş gibi tavır almasına dayanamıyorum. Tamam ya olan oldu, yeter diye yazılan satırlara kızgınım. Bir zerre de olsa pişmanlık göremediğim için çok üzgünüm.
Adalete inanmak istiyorum. Bu suçun cezasız kalmayacağından emin olmak istiyorum.
Dokunduğumuz hiçbir köpek sahipsiz değildir. Herkesin bunu bilmesini istiyorum. Allahından bulsuncu biri değilim, hiç de olmadım. Hak ararım. Bulurum veya bulmam, ama ararım, hesap sorarım.
Daha yeni başladık. Gelişmeler yaşandıkça herkesin öğrenmesi için burada olacağım.