İnsanlık, insan olmanın dışında korkunç telaşta.
Kargalar davul çalarak insanları kovalamakta.
Ortaya karışık tüm ahlaki değerler, sahibinden satılık.
Ücra bir köşede taliplisini bekliyor felsefe.
Evde kalmış kızkurusu pozları eşliğinde fiziki mesafe.
Betondan tapınaklar ruhsuz, çirkin ve ticari.
Attan düşmüşten beter üstü açık otomobildeki süvari.
Yüzler maskelerden kıvrım kıvrım dabaklanmış kösele.
Aziz görselinde alta sıkışmış şeytan ruhu asıl mesele.
Söylemler mağaraya sığınmış evliya ağzıyla tam bir kitab-ı kebir.
İç alem, duygu ve eylemler nalbur dükkanı gibi şiddet ve cebir.
Üstün ahlak, üstün insan, üstün hak gevelenen hasletler.
İş yaşama ve eyleme geldi mi bir katır kadar hasetler.
Yollar var, patikalar içlerinde sonu gayya kuyusu bir foseptik.
Hiçbir yasa, hiçbir vicdan eseri taşımayan yüreği egzamalı politik.
Gündüz mabetler çevresinde bir tavşan gibi ürkek ve sakin.
Gece batakhanelerde rüşvet pazarlığında bir çakal kadar gergin.
Yüzleri var, ellerinden bağımsız müstehzi bir heykel parçası.
Zihinleri kağıt, metal ve hurda toplayan bir miskin taraçası.
İyilikleri aldıklarının onda birini yeniden almak için bağışlamak.
Tüm önemli işeri gösteri dünyasındaki güçlüleri pışpışlamak.
Bir telaş sarmış ormandaki mutluluğu kıskanan kırmızı karıncayı.
Ormana huzur veren ağustosböceğine tenhada takmak istiyor kancayı.
Bütün bedenlerini sarmış radyasyonlu yeşil kağıt kokusu.
Birgün insanlar anlarsa karamanın koyununu en büyük korkusu.
Salyalı dudaklarla bilgelere topyekün saldırı, hep bir ağızdan.
Kanatsız kuşlarda uçar elbet, bir el atılırsa uzağımızdan.